Gönderi

168 syf.
10/10 puan verdi
Rosshalde*
Nasıl söylemeli, nasıl başlamalı bu kitaba acaba? Normalde etkisi altına alsa dahi kitap, gün geçtikçe o hissiyat kaybolur. Ama Rosshalde gün geçtikçe hisleniyor, anlamlanıyor. Bu kadar hissi mevcut olunca da bir iki kelime insan kendinden bir şeyle tanımlamak istiyor yapabildiğince. Hermann Hesse derin bir yazar her şeyden önce. Ve karakterleri akılda kalıcı oluyor. Knulp mesela... Zaman geçse de eskimeyecek bir karakter. Az buçuk herkesin kendine rastlayacağı. Bu kitap ise yıkık bir aile üzerine kurulu. Bay Veraguth, Adele, Albert ve Pierre... Bay Veraguth'un ressam oluşu kitabı bazen adeta bir tabloya çeviriyor. Hesse'nin ressamlığı işte o satırlarda konuşuyor. Zaten kapaktaki resimde Hermann Hesse'ye ait. Rosshalde olsa gerek. Kitabın farklı bir atmosferi var, farklı bir dokusu var. Kelimeler piyanoda yan yana sessiz tuşlar gibi, usta bir elin dokunuşu ile müzikale dönüşüyor. İmgesel cümleler yeri geldiği zaman iğreti edebiliyor doğrusu. Sürekli ve kendini göstermeye çalışırcasına bir çaba ile olunca ama serpiştirilmiş halde ve yerinde kullanımla anlatımı zirveye taşıyor. Hermann Hesse'nin anlatımı bana açık bir havada yıldızların altında hafif esen rüzgarın dokunuşunun tadını veriyor. Hesse ve güzel anlatımından sonra kitaba döner isem; bir aile var tüm kitapta. Baba Veraguth bir ressam, kendisine sanatı koza yapıp içine saklanmış ve bununla hayatının hoşlanmayan yanlarını göz ardı eden. Oğlu Pierre'e çok bağlı ve o olmasa bir adım orda durmayacak biri. İçine kapanmış halinde bir çok duygu var aslında. Karısı ile istediği gibi gitmeyen evliliği daha doğrusu karısının umduğu gibi biri olmayışı, aileyi birbiri ile yaşamak zorunda olan insanlar haline getirmiş. Atölyesindeki yağlı boya kokusu bastırmış hepsinin üstünü. Adele, karısı, sessizliğinin içinde bir kabulleniş ve sabır halinde. Ama bu bir yerden sonra sinir bozucu olabiliyor. Hayat içinde böyle değil midir, gereksiz suskunluklar ve konuşmaktan kaçışlar insanların arasına en büyük mesafeyi ören. Haklı bir durumda iken bu kabullenişi ve kendinden emin olmayan hali sevemeyeceğim bir karakter haline getiriyor kendisini, her ne kadar saygı duyulası olsa da. En çok izi kitapta Pierre bırakıyor. Bir babasının bir annesinin yanına giden bu çocuk onların düştükleri çukurda debelenmekte sürekli. Bir çocuk sorgulamaya başlayıp da, yüzündeki çocuk ifadesi büyüyünce acı veriyor bana. Her şeyin farkında olmaya başlayan bir çocuk, çocukluğundan çalınmış hissi veriyor. Pierre'de ne yazık ki ailesinin karmaşası arasında, çok sevilse bile bütünlük ve beraberliğin eksikliğinin hissinde daima.  Kitap konusu itibariyle bir aileden bahsediyor sadece evet, ama gelin bir de bunu size Hesse anlatsın. Sıradan bir konu iyi bir kalemle yazılınca nasıl da büyüleyici olabiliyor, duyguları nasıl da geçebiliyor görmelisiniz. Her konu iyi bir yazarın elinde değerlenirmiş. Olağanüstü kurgularda acemiler elinde harcanabiliyor malesef. Karakterin baskın olduğu kitapları seviyorum, olayı ve verilmek isteneni bir karaktere yükleyip anlatmak insanın kendini görmesinde daha etkili oluyor fikrimce. Kendini yerine koymak deyimi karakterle örtüşünce tam gerçekleşiyor. Kasvetli ve boğuk havası içindeki bir hayatın acıya dönüşen adımları her sayfada hızlanıyor. Sona yaklaşırken biliniyor aslında ne olacağı ama merak içinde kalıyor insan yine de. Hani bazı kitaplar okumadan bile size ait bir şeyleri barındırdığını hissettir ya Rosshalde de benim için öyleydi. Yanıltmadı Hesse. Daha çok okunmasını ve incelenmesini umuyorum. Herkese güzel okumalar...
Rosshalde
RosshaldeHermann Hesse · Yapı Kredi Yayınları · 2019681 okunma
··
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.