Daha önce, "Felsefe Yapmanın Üç Temel Dinamiği: Akıl Nefret, Aşk"1 isimli yazımızda, bir yandan özlü de olsa felsefe yapmanın temel dinamiklerini dile getirmeye, öte yandan felsefe yapmada tek bir dinamiğin söz konusu olmadığını, felsefe yapmadaki bağlamın son derece geniş olduğunu ifade etmeye çalışmıştık. Bu cümleden olarak, felsefe yapmada, aşka atıfta bulunmanın son derece önemli olduğu düşüncesindeyiz. Bunun güzel bir örneği de, kuşkusuz, "felsefesini aşk üzerine kuran Mevlana"2dır. Açık konuşmak gerekirse, Plato'ya atıfla, felsefe yapmaya bilgelik aşkı deniliyorsa3 bu Mevlana için de geçerlidir; dahası, Mevlana, "aşkın dilini kullanan"4 bir düşünürdür. Doğrusu, "Mevlana aşkı kendisine maksud edinmiş, aşkla özdeşleşmiş; aklı aşkın hizmetine ve aşkı da insanlığın hizmetine sunmuş ender simalardan biridir. O, Hak sevdasıyla, Hak yolunda, aşk yolunda yanmayı, olmayı ve ermeyi amaç edinir."5