Gönderi

168 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ne anlattığını ve ne anladığımı yazıyorum. "Baba, içeriğini niye yazdın?" diyenler okumasın, geri zekalılar ile uğraşamam. Garip, bir üslup ile başladığında sıkılmıştım kitaptan. "Sanırım boşuna okuyacağım." falan diyordum. Kendisinin de söylemiş olduğu ve hatta kitabın ismine de sahip olan bir argosu varmış. Muhtemelen öyle olmalı. Çünkü, yaşam ortamı bunu gerektiriyor. Bu ortamı nasıl tanımlayabilirim bilmiyorum ama toplumun ve hukukun ahlak anlayışının dışında olduğunu söyleyebilirim. Neyse moruk, kitabın ana elemanı Alex. Bu tirrekin üç tane elemanı var. Dim, Pete ve Georgie diye. Dörtlü grup halinde kafeteryalarda takılıyorlar. Kendi aralarında sürtüşmeleri olsa da, Alex, liderlik havalarında. Neyse, bu dört eleman canlarının yönelttiği işlerin peşindeler. Kafeteryayı falan soyuyorlar. Yoldan geçen adamı dövüyorlar. İstediklerinde tecavüz falan ediyorlar. Anlayacağın bu elemanlar toplum kurallarını hiçe sayıyorlar. Elemanın elinde ustura falan vardı. Kitabın sonlarında farkına varmıştım. Kaçırdığım ayrıntılardan biri. Yapışkan kağıtlar falan yapıştırıyorum bazı sayfalara, daha sonra, altını okurken çizdiğim cümlelere hiç dönüp bakmadığımı anımsadım daha önceki okumuş olduğum kitaplarda. Bu kağıtları sayfalara yapıştırırken, birden soğuma geldi. "Madem, yeniden okumuyorsun niçin yapıştırıyorsun." falan dedim. Neyse moruk, bu tirrek mahpusa falan düşüyor. Yaşlı kadının evini falan basıyorlar sanırım tam çözemedim. O sıra okuyor gibi yapıyordum. Aklım yapışkanlardaydı. Hapishanede bu tirreği güzel güzel payparlıyorlar ama bu tirreğin egosu Uranüs'te olunca pek sarsılmıyor. Hapishanedeki dümdükler buna kumpas kuruyorlar. Kimse sevmiyor bunu. Yahudi Baba falan var. Her taşın altından zıplıyor zaten bu museviler. Neyse, dönemin içişleri bakanı bu tirreği denek olarak kullanmak istiyor. Bu sırada da bu tirrek kumpasa düşüyor, cıbılın birini mıhlıyor diğer mahkumlar, Yahudi Baba örgütlemiş herkesi, bu tirrekte gelip son vuruşu yapıyor cıbıla. "Gold Strike" gibi bir lakap kazanmadı değil gözümde. Bakan Dayı, hem güçlüsün hem tirrek deyip buna kağıt falan imzalatıyor. Bu tirrek ben mahpustan çıkacağım havalarında gezinirken, deney ortamına naklediyorlar bunu. Bu, ne olduğunu anlamadan damardan veriyorlar ilacı. Mayhoş mayhoş dolaşırken tekerlekli sandalye ile götürüyorlar odaya. Odada elini ayağını bağlayıp basıyorlar şamarı. Doktor, kendince bir şeyler söylüyor o sıra. "Çağrışımla öğrenme" falan dedi etkiledi beni. Zaten tirrekte etkilenip "dayanırım iki hafta" falan dedi. Neyse moruk, tirreğe bir sürü video izletiyorlar. Dokuz eleman bir hatuna falan girişen videolar falan var. Tirreğin midesi falan bulanıyor. "Hastalandım ben" diyerek süprüntü süprüntü dolaşıyor ortalıkta. "Kurtarın beni mahpus iyiydi" falan diye söyleniyor ama sözleşmesi var tirreğin, bir yere kıpırdayamıyor. Doktorlar kafayı takmış bir kere buna, önce hasta olduğuna inandırdılar daha sonra ise iyileşeceksin gibisinden şeyler söylediler. Tirrek, gözünü özgürlüğe dikmiş kendine yapılanları umursamıyor. Hasta olduğuna ve iyileştireceklerine inanıyor. Neyse moruk, iki hafta buna dayatıyorlar zamazingoyu. Bu kafayı sıyırıyor sabah sekiz akşam beş pis pis videolar seyretmekten. Şırıngaya falan halleniyor. Biri geliyor sonra oranın çalışanı. O da, kafayı ustura ile sıyırmış "Sümsüğü vur lan bana." falan diyor. Bu deli: "Manyak mısın dayı?" diye soruyor, dayı sıyırmış kelleyi "Vur lan sümsüğü!" diye haykırıyor. Tirrek deliriyor ama dayıdan daha mantıklı. Dayı öyle söyleyince de sümsüğü zıplatıyor buna. Dayı rahatlıyor. Tirrek kanseri yakıyor. Neyse moruk, bu tirreği salacakları zaman, gösteri düzenliyor doktorlar. Bakan dayı ile mahpus müdürü geliyor. İki üç oyuncu kiralamış doktorlar, oyuncular güzel güzel tirreği pataklıyorlar. Tirrek ise ne zaman vuranlara karşılık vermek istese, karnına ağrılar giriyor. "Reglim ben." falan diyor. Kimseye yan gözle bakamıyor falan seyirciler alkışlıyor, doktorlar havalarda mutluluktan. "Adam oldun sen." falan diyorlar buna. Bu, "Tabi lan." deyip anasının evine çörekleniyor. Evde, anası babası bunun boş odasına Joe diye birini zımbalamışlar. Bu angutlaşıp, "Lan dümdük sen kimsin?" falan diyor. Joe "Param ile kalıyorum gardaş, adam gibi ailene sahip çıkmamışsın, bas git." gibisinden şeyler söylüyor. Tirrek, "Dağdan gelip bağdakini kovmana izin vermem." falan diyor ancak anası babası da gevşetmişler contayı, gitmesini söylüyorlar. "Para tatlı tabi." Tirrek çıkıp gidiyor evden. Anası babası git demiş ne yapsın eleman? Yapıştırıyor kendini süte. Boyuna içiyor, içtikçe kafayı buluyor. Birden inme iniyor buna "Dur kütüphaneye gideyim kitap falan okuyayım." diyor. "Vay bro adam olacaksın galiba." demiştim bende. Lakin bu kütüphanede de rahat durmuyor moruk. Yaşlı amcalar güzelce sümkürttürüyorlar bunu. Bu, "Vurmayın amcalar reglim ben." falan diyor ama kimsenin umurunda değil. Hele bir amca, iyice kafayı bununla bulamış, "Sıçanını koparın." diye bağırıyor. Bu paçayı sıyırıp, kendini dışarıya atıyor. "Ulan bir kitap okuyacağız muameleye bak." falan diyor. O sırada eski elemanı Dim, bunun eski düşmanı ile çıkıp geliyor polis aracı ile. Tirrek, "Vay kardeşim yakışır üniforma." falan diyor ama, Dim, buna kızgınmış meğer. Vuruyor yamulmuş ağzına sümsüğü. Yaşlı amcalar ise, tirreği, polislerin halledeceğini görünce içeri sokuluyorlar. Tirrek, elemanını, düşmanı ile görünce de abayı turnaya yakıyor. "Beyler reglim." falan diyor ama kimse dinlemiyor tirreği. Araca bindirip götürüyorlar bunu çamlığa. Kafalarına göre işlemler gerçekleştiriyorlar üzerinde. Dim, ayağını, tirreğin ağzına sokmaya falan çalışıyor. Daha sonra, tirreği, burnu kırık bir vaziyette bırakıp gidiyorlar. Tirrek, reglken, böyle şeyler yaşamaktan haz almayıp, yola koyuluyor. Baraka gibi bir yere varıp kapıyı çalıyor. Adam, haline acıyıp alıyor bunu içeriye. Sebze gibi bakıyor tirreğe. Tirreğin keyfi iyi. Adam, gazeteden bunun kobay olduğunu falan anlıyor. Adam politik bir reismiş meğerse. "Hükümeti devirek." falan diyor. Tirrek, "Abi ben yabancıyım, yurtdışından geliyorum. " falan diyor lakin adam kafaya koymuş bunu "Kovanı su ile dolduracağım." falan deyip, arkadaşlarını çağırıyor, götürüyorlar bunu. İşlek caddedeki evin odasına kapatıyorlar. Dayıyorlar buna müziği. Bu, "Hem reglim, hem dayak yedim, bu müziği de dinleyemem." deyip atlıyor camdan. Hastanede açıyor gözleri. Bakıyor ki anası babası yanında "oğlum biz ettik sen etme hata bizde." falan diyorlar. "Joe nerede?" falan soruyor bu da. "Joe gitti." diyorlar. Bakıyor ki anası babası da ikiyüzlü-çıkarcı kişiler "Düşünürüm ana." deyip eve dönmeyi reddediyor. "Tirrek akıllandı." falan diye düşünüyor insan. Bakan gelip buna maaş falan bağlıyor. "Sen çok dinledin müzik, opera falan takıl." diyor. "Olur." diyor tirrek. "Artık regl değilim." Neyse moruk, tirrek zenginleşince bitiyor hikaye. Tirrek mutlu. Ben anlamadım hala olayı. "Toplum ve hükümet eleştirisi","Ağır bir kitap." falan diyorlar. Bana normal geldi. Adamın distopik kafasından şikayetçi olmadım. Anti kahramana antipati gibisinden şeyler de hissetmedim.
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200992,7bin okunma
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.