Gönderi

Kendi düşünce ve geleneğimizi Batılı kavramlarla anlatmak her zaman netamelidir... Ama bunun farkında olmak yeterlidir diye düşünüyorum. Biz bu çağın çocuklarıyız. Bütün bunlarla birlikte yine de bir deneme yapmayı arzu ediyorum. Zor bir konudur, keşke birileri çıksa da görüşlerini benle paylaşsa diye temenni ediyorum. Bununla derdim aslında şu sorulara cevap vermektir: Biz olaylara/meselelere bakarken ehl-i sünnet bir bakışla bakmak zorunda mıyız? Kendimizi sadece müslüman kabul etsek de bunun dışında her şeyden yararlanarak düşünce belirlesek olmaz mı? Mesela ehl-i sünnet-mutezile veya şia ayrımı yahut modernist-tarihselci-mealci ayrımları yapmasak da hepsini değerlendirerek doğrularını alsak ve sağlam fikirler inşa etsek çok mu yanlış olur? Ben iddia ediyorum ki, böyle bir şey olmaz. Böyle yapılırsa ancak yamalı bir bohçamız olur. Zira düşünce üretmek bir usûl işidir. Buna paradigma diyelim. Aşağıda açıklayacağım. Şimdi şianın bir paradigması var, ehl-i sünnetin bir paradigması var. Bu paradigmalar çatışma halindedir. Efendim, niye olsun ki, aralarını bulalım! Olmaz, olmuyor işte. Aralarını bulmak demek ne şiş yansın ne kebap demektir. Yok, cidden araları bulunacaksa bir paradigmanın tamamen ortadan kalkması demektir. Şu anda böyle bir şey gözükmüyor. O halde yapılacak en sağlıklı iş her ilim topluluğunun kendi paradigmasına sahip çıkması, diğerine de saygılı veya tahammüllü olmasıdır. Buradan aslında şunu da vurgulamak istiyorum: Ehl-i sünnet bir kültürde yetişip de ehl-i sünnete burun kıvıranlar, beğenmeyenler, aşağılık kompleksine kapılmasınlar! Bakınız! Batıda bile sizi rahatlatan düşünceler var! Ehl-i sünnet inancına sahip olmak dogmatik olmak değildir. Onun için ehl-i sünnete vur abalıya muamelesi yapmamak gerekir.
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.