Gönderi

Mevlana okuyan, Proust ve Baudelaire okur mu? Mozart dinleyen Dede Efendi dinler mi?
“Varlık duyuyor, çünkü anlıyor” ~Heiddeger~ Geleneği, modern olanın karşısına koyan bir zihniyet üretti bu ülkenin modernleşmecileri. Dolayısıyla bu refleks, geçmişle, gelenekle kişisel bir bağ kuran herkesi, gerici ya da muhafazakâr olarak nitelendirdi. Oysa Tanpınar, örneğin, bu tür kompleksleri olmayan bir yazardır. Mevlâna okurken Baudelaire ve Proust da okuyabilen bir düşünür. Dede Efendi dinliyor, ama Mozart da dinliyor. Hem de kırklarda, ellilerde! Oysa genelde Türkiye’de Mevlana okuyan Baudelaire okumaz. Dede Efendi dinleyen Mozart dinlemez. Tanpınar 'öncelikle kendisi olmak ister. Kendisini gerçekleştirmek ister sadece. Doğu-Batı sentezi peşinde falan da değildir. Genelde sanıldığı gibi. Kendini bu toplumun, bu coğrafyanın, bu hayatın kaderine teslim eder. Kendiliğin ancak orada mümkün olabileceğinin farkındadır. Gerektiğinde en Batılıdan daha Batılı, en Doğuludan daha Doğuludur. Ama her zaman kendisidir. Sahicidir. Bunun peşindedir en azından. Bir şey olmak peşinde değildir, kendisi olmak ister sadece. Benjamin’in dediği gibi “yaşamak iz bırakmaktır”. Tanpınar işte bu izlerin, yaşanmışlık izlerinin peşindedir. Geçmişin peşinde değildir. Şimdinin peşindedir. Geçmiş zamanın peşinde değildir. Sürenin, müddetin peşindedir.
··
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.