Gönderi

"Adı var, kendi yok" ülkesinde, "kendi var, adı yok" yönetimi altında olup her kim "adı ne, adı ne?" diye mırıldanıyorsa, bunların eline bir incir çekirdeği verip, -Bu incir çekirdeğini doldur, sana adını söyleyeyim.... demişler. -Bundan kolay ne var, şimdi doldurur geliriz... demişler. .... Bay Başbaş'ın hiç umudu yokmuş ama, mırıltılar da kesilmiş. Bir gün, iki gün, beş gün... Bir yıl, iki yıl, beş yıl... Mırıltı yok. Başlamışlar incir çekirdeklerini doldurmaya. Tıkmışlar, doldurmuşlar, sokmuşlar, doldurmuşlar, ama bi türlü incir çekirdeğinin içindeki boşluk dolmuyormuş. Gazetelerin yazdıkları yazıları tıkmışlar, dolmamış. Politikacıların nutuklarını sokmuşlar, dolmamış. Kralın, prenslerin düğünlerini, aşna fişnelerini sokmuşlar, dolmamış. Futbol maçlarını atmışlar içine, dolmamış. Dedikoduları doldurmuşlar, dolmamış. Ha babam, de babam incir çekirdeğini doldurmaktan hickimse, "Adı ne, adı ne?" diye mırıldanmaya vakit bulamıyormuş. ... Incir çekirdeği dolmamış ama, "Adı var, kendi yok" ülkesinde, "kendi var, adı yok" yönetimi altında yaşayan "ne var, ne yok" kişilerin mırıltıları kesilmiş. "Adı ne?" diye soran tek kişi kalmamış.
Sayfa 93 - Nesin YayıneviKitabı okudu
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.