Gerçek bir hikayeden esinlenmiş olan bu akıcı kitap, Maria adında bir kadının kendi içsel çatışmalarını anlatmaktadır. Daha çocukluk yıllarında aşkı yeterince tanıyamamış; böylelikle ilk deneyimi başarısız olmuştur. Bu kötü deneyimiyle büyümüş, aşkı giderek daha iyi tanımış fakat bu sefer de aşkı bulamamıştır. İşte bu kitabın amacı; aşkı anlamak, aşkı aramak, ve aşkı yaşamak için yola çıkan bir kadının öyküsüdür. Kimi zaman beklentiler aşkını hayal kırıklıklarıyla sömürse de, içinde bir yerlerde o ateşi gizli tutan Maria, kendi içinde hep bir çelişkidedir. Benliği ikiye bölünen bu karakterin, bir yüzü evinin hanımı olacak erkeğin kölesi olmak için beklemekte, diğer yüzü ise maceradan maceraya atlayarak serüvenler içinde ilahi aşkı arayan bir fahişe. Toplumun fahişe denilince utana sıkıla yüksekten baktığını ama asla empati kuramadığını biliyorum. Oysa bir fahişenin de duygularının olduğuna inanır mısınız? Fiziksel temasın salt bedeni doyurduğunu, oysa ruhsal birleşimin fizikten de öte bir şeye itaat ettiğini anlamış olurdunuz. Hepimiz birçok hayal kuruyoruz fakat bunların ne kadarına adım atmaya gücümüz, ne kadarını gerçekleştirmeye cesaretimiz var? Sadece bu sebepten bile; fahişe diyerek putlaştırdığımız kalıpların altında ezdiğimiz bu kadına saygı duyuyorum. Çünkü hayallerinin peşinden körü körüne gitmek cesaret ister, hatalarla yüzleşmek cesaret ister, hatalarından ders çıkarıp yola devam etmek bilgelik ister. "İyi anladınız mı, Mösyö Hart? Tepeden tırnağa, başımdan ayaklarıma, ben bir fahişeyim ve bu benim meziyetim, erdemim!" Şurda erdem nedir diye bir soru sorsam herkes toplumun çizdiği kalıplar içerisinden açıklamalar yapar. Bana kalırsa erdem; çamurda yuvarlanıp üstünü başını kirletmek, ama ruhunu doğduğun ilk gün gibi pür pak, lekesiz tertemiz tutabilmektir.

On Bir DakikaPaulo Coelho · Can Yayınları · 20205bin okunma

·

11 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Doğacan Usta