İnsanlık komedisini 144 eserden oluşturmaya planlayan Balzak, 91 ni tamamlamıştı, “Goriot Baba” 1935 yılında yayınlandı. Romanda karşılaştığımız kahramanlar, sonraki eserlerinde hayatlarını devam ediyorlar. Burada ise başlangıcın yeridir ve gençliğin /Eugene de Rastignac’ın/kayıplara karışan yanılsamalarına vedası söz konusudur. Romandaki sözü geçen çoğu insanlar, romanın başkahramanı olabilecek özelliklere sahiptir. Asıl başrol karakteri tanımlamak mümkün olmuyor.
Romandaki Goriot Baba’nın kızlarına ölçülmez sevgisi, cinayeti yaptıran Vautrin’in felsefesi, hırs ve emellerle dolu genç de Rastignac’ın şöhret ve servet sahibi olmak için dürüst bir yaşam sürdürmek mümkün müdür sorusunu çözmeye çalışan yazar çeşitli toplumsal gruplarından farklı karakterlerini kullanıyor.
Balzac çeşitli sosyal tipleri tasvir ederek, bir bilim adamın tutkusu ile yaşamı ve hayatını, hareketlerini, yüz ifadelerini ve en küçük detay bile atlamadan o zamanki Fransa’yi bize anlatıyor. Yazar aynı zamanda, problemi çözmek için insanın hep yanında bulunan nesneler sayesinden insan psikolojisine girmeyi başarıyor. Romanda baştahtı aşka verilmedi buradaki öncelik sosyal analize verilmiş ve aşk ikinci planda kalıyor.
Goriot Baba dul bir erkek. Daha gençliğinde paranın sihirli gücüne inanmış biridir; her şey satılır ve satın alınabiliyor diye basit bir denklemi iyi yerleştirmiş beyine, çalışan vasıfında fabrikatörlüğe kadar hızlı ve başarılı adımlarını atarak büyük servet sahibi olur. İki kızını Anastasie ve Delphine’yi onların istedikleri kişilerle evlendirir, yüklü ‘’çeyiz’’ vererek kızların mutlu olabileceğini düşünmüştür. Zaman ilerleyince kızların öz babasından utandığını, zengin çevresi onları babasından dolayı küçümsediği için babası ile görüşmelerini mecbur kalmadıkça yapmadılar. Buna rağmen babasının kızlarına karşı kör aşkı hiç sönmedi.
De Rastignac varlıklı ve soylu aileden gelen genç bir erkek. Ailesinin maddi kurtarıcısı olabilecek olan aileden tek kişi olarak düşünülüyor. Ailenin tek umudu de Rastignac okuyup ailesini parasızlığından çekip çıkarmayı amaçlamaktadır. Hukuk fakültesi öğrencisi, saf ve temiz bir taşra genci değişimlere uğrar, Paris'in üst tabakası gençlerinin becerilerini edinir ve Paris'in en soylu salonlarına girmeye başarır...
… Edebiyat tarihinde Balzak ile ilgili mit haline gelmiş bir olay var. Kendisinin kötü bir işadamı ünü vardı. Balzak’ın hayat ironisi ise kendi iş başarısı hakkında bilmeden öldüğün gerçeği yatıyor. Bütün servetini demir yollarına yatırım yapmıştı kendisi. O zamanlar demiryolları işleri daha yeni gelişmeye başlıyordu, bu yüzden başlangıçta şirketin hisseleri hızla düştü. Balzak ölüyor. Fakat demir yollarının hisselerini onunla birlikte satın alan bir kişi daha vardı, ünlü ve bilenen biridir. O kendi hisselerini hiç satmadı ve dünyada en zenginlerinden biri oldu. O Rothschild di. Balzak’ın küçük müstakil evini yerle bir edip, Rothschild’in varisleri için yapılmış görkemli yapı da kaderin ironisidir. Balzac ticaret ve iş konularında yetenekli bir danışman olabilirdi. Ama deha bir yazar oldu.