Etme dilber!.. Bu ömr-i fatirimi
Bir nevazişle okşa; mecruhum!..
Bu muvakkat hayat-ı aşkımızı,
Ne zehirlersin ey benim ruhum!
Dilber: sevgili
Ömri fatir: bezgin hayat
Nevaziş: gönül alma, okşama
Mecruh: yaralı
“Dünyayı ayakta tutma" mücadelesi daha çetin bir hal aldı, ama "tufan" kaçınılmaz değil. Gelecek önceden yazılmadı, onu yazmak, düzenlemek, kurmak bize düşüyor; bunu yüreklilikle yapmalıyız, çünkü çok eski alışkanlıklardan kopmayı göze almak gerekiyor; gönül yüceliğiyle yapmalıyız, çünkü bir araya getirmek, güçlendirmek, dinlemek, içine almak, paylaşmak gerekiyor; her şeyden önce de bilgelikle yapmalıyız bunu. Kökenleri ne olursa olsun, kadını erkeği, bütün çağdaşlarımıza düşen görev bu ve bu görevi üstlenmekten başka seçeneğimiz de yok.”
O halde insan üzerinde duramadığı bu nehirde yanından hızlıca geçip giden bu şeylerin hangisine büyük bir değer vermeli? Bu, yanından bir anda geçip giderek gözden kaybolan bir serçeye gönül vermen gibi bir şey. Gerçekten de bir insanın yaşamı kandan kaynaklanan bir buharlaşma ve havadan alınan bir nefes gibi kısadır. Çünkü her an yaptığımız gibi, tek bir nefes alıp onu geri vermemiz nasılsa, dün ya da evvelsi gün, doğumda aldığımız tüm solunum gücünü kaynağına geri vermemiz de öyledir.
İç tanıklığa önem veren kültürde bireyler, "Ben varım!" duygusu içerisinde sorar;"Ben ne düşünüyor, ne hissediyorum?" Ak abinde ona göre "yanlış" ve "doğru"ya karar verir. İşte o zaman gözlemleyen bilinç içe döner ve vicdana, değerlere odaklanarak değerlendirmeye başlar. Sorar:
"Böyle bir seçim yapıyorum ama bu gerçekten kendi seçimim mi? Ben burada tam anlamıyla kendim miyim? Bu seçimle ilgili aynada kendi yüzüme gönül rahatlığıyla bakabilecek miyim?.....
"Bütün hayatımın bu şekilde, bu yalnızlık ve kendi başıma kurtulmaya gücümün hatta isteğimin olmadığı bu çaresiz gönül yorgunluğu içinde geçmek zorunda olduğunu sanıyordum."
Küh-kenlikler ki Fehâd etdi çekdi mihneti
Aşk-bâzîlik degülmiş bildüm anun niyyeti
Levh-i dilde nakş olmuşken hayâl-i şekl-i yâr
Taşlara yazmak düşermi idi o şîrîn şüreti
Tâlib oldur sala kendin nâr-ı aşka nur ola
Aşık oldur aşk ile olmaya anun şöhreti
Aşk âşıklar işidür ey gönül Mecnun dahi
Sağ ola idi ögrenürdi şimdi benden san’ati
Ey Hayâlî da’vî-i aşk eylemek hâcet degül
Anladur aşıgun lâbüdd kişinün haleti
Gönül dininin acayip incelikleri vardır. Yeğenini bir yabancının kucaklamasından son derece rahatsız olacak olan Mme. Raquin, onu oğlunun eski arkadaşının kollarına teslim etmek düşüncesinden hiçbir isyan hissi duymuyordu.