Artık söylenebilecek sözlerin gereksizliğini göre göre hiçbir şey söylememeye alışmıştı. "Kaptanla konuşmak yasaktır!" levhasını boynuna asarak gezse bile şaşılmazdı.
Kalbini dünyada kimseye verememek mecburiyetiyle boş hayatının üzerine kardan bir kefen çeken yalnızlık, yavaş yavaş savaşçı etkisini göstererek onu gittikçe sessizlik ve hüzne sevk etmişti.
Artık o başının içinde kaynaşan şeyleri kimseye söyleyemeyecek, artık o anlaşılmak istenilmeyen parçaları kimseye çaldıramayacaktı.O halde artık yaşamak fazla değil miydi?
Gerçek ya da kurgu, bütün hayat aşk denen yalan çevresinde dönüyordu sanki. Üstelik tecrübe gösteriyordu ki, bu zıkkım, mutluluktan ziyade bir felaket müjdecisiydi.