Ömrünü yanlışlarının doğru olduğunu iddia etmekle, olmadığı bir adam olabilmek için kendi halinde bir kadını ezmekle tüketmiş bir adamın devamı, zavallı bir kopyasıydı.
Hiç farkına varmadan babası olmuştu. Kalbini karısına açmayan, evinin dışındaki hayatı evinin içindekinden daha önemli bulan, evdeki yürek sızılarını anlamayan, anlasa da umursamayan, çehresi daima asık, sesi daima gür ve azarlamaya hazır babası.
Ama bilmiyordu ki vücudun ruha ihanet etmediği anlar pek azdır. Ne çok ister insan büyük kederlerin ardından ölüp gitmeyi de, başaramaz. Ruh, başına kara bir hale takarak göğe yükselmek için çırpınır; ama vücut dünyalıdır; yer, içer, yaşar.
"Ben bu çocuk hikâyesine inanmıyorum" dedim ona. "Erkekler çocuk değil. Yalnız başlarına da büyüyorlar."
Rosetta gene beklemediğim bir tepki verdi. "Kirletiyorlar" dedi. "Çocuklar gibi kirletiyorlar."
"Nasıl kirletiyorlar?"
"Neye dokunurlarsa onu. Bizi kirletiyorlar, yatağı, yaptıkları işi, söyledikleri sözleri kirletiyorlar..."
İkna olmuş bir şekilde konuşuyordu. Sinirli bile değildi.
"Fark bunda yatıyor," dedi, "çocuklar sadece üstünü başını kirletir."