"Ahının alınması gereken herkes adına benim öç almam çok güç bir şey; çünkü bunu yaparsam benim aldığım öç de aynı aman dinlemez törenin bir parçası olup çıkar. Bu korkunç zinciri kırmalıyım."
Her yeni günü ötekinin aynı olmaya yazgılı ileri yaştakiler de, özellikle onlar, bugünün başka bir gün olacağını düşleyebilirler. Gecelerin uykuları değil, asıl sabahların uyanıklığı onlar için düşlerin en bereketli hazinesidir.
Günün başlangıcı istektir, umuttur, bir savaş çağrısıdır, bir savaşa katılımdır, vazgeçiştir, iyimserliktir, kötümserliktir, tuzaktır, açık bir kapı, karanlık bir dehlizdir; az buçuk bir belirlilikle en uç belirsizliktir
Çünkü iyiliksever gibi görünen, kötü niyetli birisi,
Koyun postu altında kurdun öfkesini taşıyan kişi,
Çok daha korkunçtur bence
Üç başlı köpeğin ağzından bile.
Ama ah! Neye yarar insanın kafasındaki akıl,
Kalbindeki iyilik, elindeki beceri,
Hummalı bir şekilde karıştıysa işler devlette,
Ve kötülük kötülüğü izlerse!
Gün gelip bunları yine kaybedeceklerini bildikleri halde çıkar düşkünü olarak doğmuş birtakım insanlar vardır ki dostlarına, yakınlarına hiç iyilik etmezler, çünkü kendileri onlara borçludur. Tanımadıklarına ise herhangi bir iyilikte bulunurken bundan dolayı koltukları kabarır; böylece, ne de olsa bir kazanç sağlamış olurlar.
Aldatanlar, aldatmakla yetinmezler; onlar ihanete uğrayandan, bunun için üzülmemesini, kahırlanmamasını, dertlenmemesini, sevdiğinin bir başkasıyla yaşadığı hazzın üstüne kendi acılarının gölgesinin vurmasına izin vermemesini de isteyecek kadar bencilleşirler.
İhanet, bir akrebin çevresine dizilen ateş gibi onu ihanete uğramamış herkesten ayırıp yalnızlaştırıyordu. Bu, hiçbir yalnızlığa benzemeyen, yalnızca ihanete uğrayanların bildiği bir kimsesizlik, içine başka hiçbir canlının giremediği bir ıssızlıktı.