Yaşamak, üstesinden gelemediğim bir üzüntü veriyor. İç sıkıntısı, yalnızlık gibi gevşek bir duygu değil bu üzüntü. (…) İnsan kendi mutluluğuna ve azametine asla kavuşamayacaklarını anladıklarında ne hisseder acaba? Çaba.
İstediği şefkatti,öncelikle dehasının olduğunun söylenmesiydi, sonra da yaşam çemberinin içine alınmak, ısıtılmak ve yatıştırılmak, duyularının canlandırılması, kısırlığın doğurganlığa dönüştürülmesi ve evin bütün odalarının yaşamla doldurulmasıydı
...Ruh sizin, düşünceler sizin, arı aşk sizin, gençlik ve yaşlılık sizin; geçici tutkunun istekleri ve hazları da onun; bütün enginliğince anılarım sizin, en derin unutuluş da onun.
Göle atılmış bir taşın hem yüzeyi hem de derinliği dalgalandırdığı gibi en ufak bir çarpmada duru özü sarsılan ruhlar için öylesine büyük olan küçük olayları tanımıştı.
Büyüdükçe zamanın hızlı yolculuğunun farkına daha fazla varıyor gibiyim. Çocukken günler ve saatler uzun be engindi, oyunlar ve sonsuz boş zaman ve okuyacak çocuk kitapları vardı.