Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hür

Hür
@homopatiens
Öğrenci
Ankara Üniversitesi - PDR
115 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
Reklam
Bir defaya mahsus izin ver yaşam aldığına heybetli ve olduğuna baştan çıkarıcı iken nefsimi körleyeceğim gözlerine kızgın şişler batırıp inim inim inlesin diyeceğim söz bu son bir kez hararetli acısının sesini duyayım kimseler inanmıyor direksiz peynir gemilerinin kaptanına iki sözünden biri uzak kıyılara yelken açmak iken dur hele diyorlar sen şu karşıki adaya geç taşınacak kasa kasa mal var ne'me lazım işini yap paranı kap uzak kıyılara meylediyorum diyorum yüksüz yolculuklara inan kırık güvertemin de tayfamın da umrunda değildir para bir defaya mahsus izin ver bana gök sarksın öksüz evimin perdelerinden yavrumun tomurcuklu ağzında anasının küskünlüğünün kokusu yeni sarılmış hanımelleri gibi tazeciktir şimdi iç çekişlerimden uzak irademin çirkef özgürlüğünden insanca mutluluklarım yitik beş para etmeyen bir adamın aklının pek sıradan ve sıradışı şimdi mülksüzlüğü bir defaya mahsus izin ver denizlerde yıkayacağım doğmamış yavrumun önlüğünü @sowatly
Akşamüstü henüz güneş yerindeyken yersiz yere hislenmek isterseniz, buyrun. open.spotify.com/track/5uNHU77Y4...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ayetle ve hikmetle ispatlandığı üzere bütün mahluklar, erkek-dişi olarak çift yaratılmıştır. Bundan ötürü evrene muhabbetle bağlıdırlar, dünyayı sevmek fıtratlarında vardır. Bunun için insan her şeyden fazla aşka meyleder.
Nâdanlar eder sohbet-i nâdanla telezzüz, Divanelerin hemdemi divane gerektir. (Akılsızlar kendi gibi akılsızlarla ettikleri sohbetten lezzet alır, nitekim delilerin arkadaşı da yine deli kimselerdir.)
Ziya Paşa
Ziya Paşa
Reklam
Geçmiş güzeldir çünkü insan asla bir duyguyu yaşadığı anda anlamaz. Duygu sonradan açılıp, genişler. Bu yüzden de şimdiyle ilgili tamama ermiş duygularımız yoktur, sadece geçmişle ilgili vardır.
Virginia Woolf
Virginia Woolf
open.spotify.com/track/6DJ1zVJeX... Uykusuz mu kaldın dünkü geceden Neydem neydem geceden Uyan uyan yâr sinene sar beni Dağlar kışımış yolcum üşümüş nasıl edem ben Uyan uyan yâr sinene sar beni Dağlar harâmı açma yaramı perişânım ben Yüce dağ başından aşırdın beni Neydem neydem yâr beni Tükenmez dertlere düşürdün beni Dağlar kışımış yolcum üşümüş nasıl edem ben
“Şimdi benimsin. Karanlıkta benimsin. Ve öldüğün zaman benimsin. Fakat gündüz benim değilsin çünkü gündüz gücüm yok. Gecede, karanlıkta ve ölümde, benimsin. Ve bu sonsuza kadar sürecek. Seni bırakmam gerekse de önemi yok. Zaman zaman yine geleceğim. Karanlıkta benimsin. Ama gündüz sana sahip çıkamam. Gündüz gücüm yok, yerim yok. O yüzden unutma. Karanlık olunca, senin karanlığında olacağım. Ve yaşadığım sürece, zaman zaman seni bulmaya geleceğim, gelebildiğim zaman, tutsak olmadığım zaman. Ancak yakında gitmem gerekecek. Onun için unutma… Sen uğur böceğinin gece eşisin, yaşadığın sürece ve öldüğünde bile. ”
D. H. Lawrence
D. H. Lawrence
"Geçiyorum ayaklarım altında kumları hıçkırtarak/ Kara yaz! Karanlık yaz! Kararan vücutlardan/ Rıhtıma varmayan ceset elbette hatırlanmaz"
Nietzsche’ye göre hakikati aramak ormanda ilaç olarak kullanılan bir otu aramaktan farklıdır; ilaç, arayanın kendisi için aranır, oysa hakikat kimsenin işine yarayacak bir şey, bir avuntu değildir. Akın, Enis. "İsmet Özel Şiirinde Parçalanma". Yasak Meyve. Sayı 5. Aralık, 2003
Reklam
yalnız o herkesler o herkesler kendine akarak boğulan ve sürdüren bir güleç kocamışlığı.
İsmet Özel
İsmet Özel
fromyself
Karanlık bir güne uyanmanın en iyi yanı, geceyi ağırlamaktan daha az çekinmektir.
youtu.be/GQgJ27FAvcw Üryan geldim gene üryan giderim Ölmemeğe elde fermanım mı var Azrail gelmiş de can talep eder Benim can vermeğe dermanım mı var Dirilirler dirilirler gelirler Huzur-ı mahşerde divan dururlar Harami var diye korku verirler Benim ipek yüklü kervanım mı var Er isen erliğin meydana getir Kadir Mevlâ'm noksanımı sen yetir Bana derler gam yükünü sen götür Benim yük götürür dermanım mı var Karac'oğlan der ki, ismim öğerler Ağı oldu yediğimiz şekerler Güzel sever diye isnad ederler Benim Hak'tan özge sevdiğim mi var
Karacaoğlan
Karacaoğlan
Durma sor halini, hastanın sağın Tabii solacak gülleri bağın Hayatın içini kara toprağın, Üstünden altına inenler bilir. youtu.be/MNA23uAfM8s
Hezimetin kuşları döner durur başında Vitalis, sen yaşama boyun büktürdün Denizin yeli, göğün seli işlemez sana Doğanın göğsünde topraktan büyüdün
Ruhum, acılarını örtün. Ağır mermer tabutlarda uyanacak zamandır. Yenilmiş yaralar içindesin kocamış bunak Artık ne kavganın tadı Ne de aşkın dinmeyen fırtınası ulaşmaz sularına. Elveda kavalın türküsü Flütün iç çekici elveda Somurtkan ve karanlık kapılarımı çalmayın artık Ey hazların derinliği duyumların ateşi elveda.
Charles Baudelaire
Charles Baudelaire
Reklam
“Kurnaz insanlar okumayı küçümser. Basit insanlar ona hayran olur. Akıllı insanlar ise ondan faydalanırlar. Yalanlamak ve reddetmek için okuma. İnanmak ve her şeyi kabul etmek için de okuma. Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku.”
Francis Bacon
Francis Bacon
Yaşamımın ilerlediğini düşündüğüm her döneminde, bir adım atana dek sayamadığım kadar soluklanırım. Bu; benim güçsüzlüğümden, direncimin bilakis kendim tarafından kırılmasından ve gayet aklı başında birinin atan kalbini her durumda öncelik haline getirmesinden kaynaklanır. Güçlü yönlerimi gün yüzünde saydığım gibi zayıflıklarımı da bilirim. Farkındalığın fayda etmediği bu anlarda, başkasının kendi hayatı üzerinden verdiği örnekleriyle donatılmak, hep yanında olduğuna inandıklarına geriden bakmak, başkasına göre ucuz birtakım ayrıntıdan ibaret durumları değerli detaylar haline getirmek ve bencilliği sencilliğe çeviren bir dünya görüşünü tek bir insana karşı benimsemek hayatımı ilerleyemeyecek bir duruma getirir. Ben bunları hayatımı ilerletmeye çalıştığım her yıl yaşarım ve yaşadıklarımı her yıl çivit mavisi yahut siyah fark etmeksizin bir gece soluklanarak yazarım. Tek fark, kaç kez soluklandığımı sayarım. Çünkü ilerleyemediğimi bilir, çakıldığım yerden kurtulmak için aslında bir nevi kendime yazarım. İncinmek istemiyorsan kendini incitebilmelisin. İster bir bıçakla yap bunu, istersen sevdiklerine bağır. İstersen bir duvarı yumrukla, istersen kendini. Benim seçimim farklı. Ben yazacağım. Her defasında soluk soluğa kalacağım.
“her zaman sarhoş olmalı. her şey bunda: tek sorun bu.  omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zamanın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız. ama neyle ? şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. ama sarhoş olun.  ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, ‘saat kaç’ deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: ‘sarhoş olma saatidir... zamanın inim inim inleyen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına ! şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz.”
Charles Baudelaire
Charles Baudelaire
Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem ne fark eder demişim bilmeden farkı istemişim. Vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine  arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!  Yola madem çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar yola devam ederdim.
İsmet Özel
İsmet Özel
“doğanın bana verdiği bu ödülden çıldırıp yitmemek için iki insan gibi kaldım birbiriyle konuşan iki insan..” Edip Cansever
“Öyle bir çehre takın ki günlük güneşlik Öyle bir yürü ki her yer yakın Öyle bir rüyadan uyan ki Tüm uyumuşluklara değsin”