“ Uzayda yolculukların düşünü kurarız -oysa uzay, bizim içimizde değil mi? Ruhumuzun derinliklerini tanımıyoruz- Gizemli olan, yolunu iç dünyamıza doğru sürdürmekte. Sonsuzluk, bütün dünyalarıyla, geçmişle ve gelecekle, sadece içimizdedir, başka hiçbir yerde değildir. Dış dünya, sadece bir gölgeler dünyasıdır -gölgelerini ışığın dünyasına yansıtır. Şimdi içimiz, bize doğal olarak çok karanlık, yalnız, biçimden yoksun görünüyor- Ama bu kararma geçtiğinde, ve gölge cisim kayıp gittiğinde, bize ne kadar farklı gelecek -O zaman her zamankinden çok daha fazla haz alacağız, çünkü ruhumuz yokluk çekti."
Bir gün, hepiniz çekip gideceksiniz. Silahlarınızla, dev beton kulelerinizle, şiddet ve dehşetinizle, akla, bilime, kültüre, sanata düşman karanlıklarınızla, sermaye putlarınızla, piyasa değerlerinizle, savaşa tapan ahlakınızla, kirli yüzlerinizle, kanlı ellerinizle, derin kuyular gibi uğulduyan ağızlarınızla çekip gideceksiniz. Hepiniz... Biz kalacağız. Kardeşce, eşit, özgür kalacağız. Dünya öyle genişleyecek, öyle hafifleyecek ki, bütün zamanlar İlkbahar olacak, tek zahmetimiz neşe...
Ninmah da Nammu gibi bir insan biçimlendirmek ister. Enki, karısına, "nasıl olursa olsun, yarattığına kader vereceğim." der. Tanrıça çamuru alır ve altı kusurlu insan yaratır. Doğuramayan kadın, erkeklik ya da kadınlık organları olmayan insanlar... Sümerolog kramer"burada şiir doğuştan özürlü yaratıkların varoluşuna açıklama getirmek ister gibi" diyor.
Varoluş Süreci daha önce ekmiş olduğumuz tohumların yaşam deneyimlerimizin sınırlarını oluşturarak, şu anda deneyimlediklerimizle olan doğal etkileşimimize olan farkındalığımızı uyandırır.