"Dinimizde kalp kırmak da yasak ama kıranlar var, haram yemek de yasak ama yiyenler var, içkiye gelene kadar daha ne günahlar var, içki en hafifi kalıyor...."
Ey ince burunlu Güneyli çocuk
Ne soracaksan işte sor
Bir çalgı: fayton
Bir içki: rakı hayır votka
Bir tabanca: tabii dolu
Bir haber: ölümüm yakın
Bir imza: okunmuyor
Nasıl anımsamazsın öbür Selim'i ve Murad'ı
Hani şu ayyaş Selim ve mastor Murad;
Tuhaftır, tütünü, içkiyi de yasaklamışlardı.
— İçki hakladı Selim'i.
Esrarla tükendi Murad.
Dön de tarihe bak bir kere. Bütün büyük ahlak sistemlerine bak. Ta Doğu dünyasından başlayarak. Hepsi de kişisel zevki feda etmeyi öğütlemiyor mu? O laf kalabalığının altında hep aynı amaç yok mu? Feda et, kapılma, kendini inkâr et. Yalan mı? Hep tekrarlayıp durdukları nakaratı bilmiyor musun? 'Vazgeç, vazgeç, razı ol, razı ol.'
Onu pek çok seviyordum. Ama neden bu kadar çok seviyordum? Öyle az tanıyordum ki onu. Arada baş başa olmuştuk. Benimle dostça konuşmuştur. Ama yeterince değil. Aslında anlatmak, çok anlatmak, durmadan anlatmak istediği şeyi saklamak için konuşuyordu. Tıpkı benim bazen içki içmemek için neskafeye sarılmam gibi. Öyle bir şeydi sanki. Kimden söz etmek istiyordu? Kim'den mi dedim? Ne'den demem daha doğru olurdu belki.