Artık çoğu zaman ölülerimizi bile saymıyorduk. Boşnak halkı olarak savaşta ölenlerimizin arkasından ağlamıyorduk. Savaş buydu demek ki! Anormal olan şeyleri nasıl da normalmiş gibi görmeye başlamıştık.
Avrupa birliği, ölüm toplarının kan kustuğu bir günde, Bosna‘nın bağımsız bir devlet olduğunu kabul etti, ne acı değil mi? Ölürken bağımsız ve özgür olmak…
“Neden Allahım? Bu genç yaşta neden bu kadar şiddetli bir kederi içime üfledin? Oysa ben kendimi çok inançlı ve cesur sanırdım. Beni hiçbir şey korkutamaz derdim.
…
Neden Allahım, neden bana bu genç yaşımda hayatı erken öğrettin?”
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Şimdi bir kez daha soruyorum: Birleşmiş Milletler bu soykırımda Boşnakların yaşadıkları trajediye neden seyirci kaldı? Yoksa Birleşmiş Milletler, içinde Müslüman devletleri de barındıran bir Hristiyan topluluğu mu?
(...) filmde, beklenen yağmur en sonunda yağar ama savaştan geriye kalan her şeyi yağan yağmurun temizlemesi mümkün müdür acaba? Savaşlarda onca yaşananlar insanoğlunun en karanlık ve en vahşi taraflarına ait öykülerse, makineli tüfekler ve top mermileri art arda patlayıp etrafa ölüm saçıyorsa, tecavüz mağduru zavallı kadınlar 'nefret çocukları' nı dünyaya getiriyorsa... Ne yazık ki savaştan geriye kalan bu pislikleri temizlemeye göğü yararak bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun dahi gücü yetmez...
"Bur ulusu göz göre göre kaybederken gerçekleri hiçbirimiz göremedik. Şimdi de Hristiyan Avrupa ülkeleri Müslüman Boşnakların 20. yüzyılda Avrupa'nın göbeğinde yaşadığı trajediyi bilerek görmezden geliyor."