En güzel sözler şiir biçiminde söylenen sözlerdi ve gök kubbenin altında en uzun yaşayan sözler de şiir kalıbına girerse yaşayabiliyordu. Bu yüzden mürşitler birikimlerini şiir söyleyerek dervişlerine yansıtıyor ve tarikat esaslarını şiir kalıbında muhafaza ediyorlardı.
Artık bütün dertlere dermanın Allah'a yönelmekte olduğunu biliyordum. Üstelik bu, çok gönül ferahlatıcı bir şeydi. Teslimiyet, insan ruhuna en ziyade yakışan haldir çünkü. Kalpler ancak Allah'ı anmakla sükûn bulur, tatmin olurlar.
Nefsim, bütün sırların hazinesi olan aklımı karıştırdı. Hepsi birbirine mi dönüşmüşlerdi, yoksa hepsi ayrı mıydı, bilemedim. Sanki bir erik dalına çıkmıştım da orada üzüm yiyordum ama bahçe sahibi gelince cevizlerin neden yediğimi sormuştu. Her şey ruhun kadar karmakarışıktı.
Düşünsenize, beni anlayamayan insanlara anlamadıkları dilden dert anlatmaya çalışan biri, bütün bunlardan sonra bir de haklılık iddiasında bulunacak. Ne büyük hata!.. Oysa insan muhatabının anlayacağı dili konuşmalı değil mi ya?