Bir tren yolculuğu yapıyorum, karşımda biri anlatıyor bu uzun hikayeyi. Babası Ali’yi, annesi Münire’yi anlatırken gözlerinin içi parlıyor, kah hüzünlenip kah mutlu oluyor sanki. Dinliyorum ben de, tıkır tıkır giderken kasaba kasaba dolaşıyor, cezaevine tıkılıyor, küçük kitapçının büyümesi hayalini kuruyor, ilk aşkın acısını yaşıyorum. Uzun Hikaye bana tam olarak böyle hissettirdi işte. Kalbime dokundu, kitabın son sayfasını okuduktan sonra ben o trenin camından akıp giden yolları izlemeye devam ettim sanki. Öylece aktı hayat gözümün önünden.