Kitabın konusu ve içeriği hakkında buraya güzel bir şeyler karalamak isterdim fakat dün akşamdan beri ne yazsam diye düşünüp duruyorum ve bulamıyorum. Ne yazsam yetmeyecek gibi geliyor. İki bölümden oluşan kitabın ilk bölümü biraz daha sakin geçiyor, Mersault'un toplum tarafından inanılmaz önemli görülen konuları, nasıl daima aynı sakinlikle karşıladığını görüyoruz ve şaşırıyoruz. Acaba biz mi çok abartıyoruz bazı şeyleri diye düşünüyoruz hatta. Ona göre bunca heyecanın, telaşın, üzülmenin ne önemi var? Birinci bölümün sonunda zaten asıl kıyamet(!) kopuyor. Asıl sarsıcı nokta da burada başlıyor. Aslında sonunu tahmin edebiliyordum fakat aynı sonun bu şekilde gelebileceğini tahmin etmemistim hiç. Belki de bu yüzden bu kadar sarsıcı oldu. Bir insan adam öldürmekle yargilanirken adam öldürmek suçu ile yargılanmalıdır. Fakat onu, toplumun önemli kabul ettiği değerleri küçümsemesi suçuyla yargılıyorlar, annesinin ölümünü nasıl bu kadar hafife alabilir diye yargılıyorlar, hah diyorsunuz duruşma sırasında. Raymond burada, Marie burada, Salamon, avukatı, herkes burada. Şimdi suçu hafifleyecek onların ifadeleri sayesinde diyorsunuz. Ama ne fayda. Lehine verilen her ifade ustalıkla aleyhine dönüyor Mersault'un. Kaçınılmaz son geliyor.
Sahiden de hepimiz birer Mersault'uz belki ve hayatlarımızı bize fikrimizi sormadan belirliyorlar ya da belirlemeye çalışıyorlar. Bizim tek yaptığımız ise mahkeme salonundaki hiçbir vasfa sahip olmayan insanlar gibi izlemek. Halbuki haykırmalıyız. Sanık olmak da önemli bir iştir, diyor. Bizim de söyleyeceklerimiz olmalı.
İyi okumalar.