Kış, saadetimizi tamamlamak için geliyor. Bahar, aşkımızı tazelemek için. Yaz, damarlarımızdaki çalışma arzusuna biraz tembellik, güneş ve kudret doldurmak için.
Akhilleus’un ruhu bir yerde beni bekliyor ama erişebileceğim bir yer değil orası. “Bizi gömün ve mezar taşlarına adımızı kazıyın. Bırakın özgür olalım.” Külleri benimkilerle karışıyor. Hiçbir şey hissetmiyorum.
…Mesele, bir şeyleri, sıcak bir çorbanın kokusunu duyar gibi hissedebilmekti. Bense bunu hiç becerememiştim. Ne tabiatı, ne insanları, ne de olup bitenleri hiç sevmemiştim; kendimi bile, kendi yaptıklarımı bile.