“O da insanlığın ilk döneminin düzensiz, hayvansı ve güven içinde olmayan bir dönem olduğu görüşündedir. Bu dönemde iyiler mükafatlarını bulamamakta, kötüler cezalandırılmamaktadır. Bu, kısaca gücün ve şiddetin hakim olduğu bir çağdır. Ancak bu durum insanın temel ihtiyaçlarına aykırı olduğu için bir süre sonra insanlar bu gücün ve şiddetin ortadan kaldırılması, adaletin hakim olması ve suç işleyenlerin cezalandırılması için yasalar koymayı düşünmüşlerdir. Bu ikinci dönemde yasalar aleni olarak işlenen suçları engellemeyi sağlamıştır ancak gizlice işlenen suçları, şiddet fiillerini ortadan kaldırmakta yetersiz olmuştur. İşte bu dönemde de akıllı, uzağı gören, kurnaz düşünceli biri insanları bu gizlice işledikleri suçlardan da caydırmak için tanrı korkusunun işe yarayacağını düşünmüştür. Böylece her şeyi gören, her şeyi işiten, insanların gizlice işledikleri suçları kadar gizli niyetlerini gözünden kaçırmayan tanrılar kavramını icat etmiştir. Böylece o insanları tanrılar diye bir soyun varlığına inandırmış ve hayatlarını tanrı korkusuyla doldurarak onları deyim yerindeyse ehlileştirmiş ve medenileştirmiştir.”
“Tanrılara gelince, ne onların var oldukları, ne var olmadıkları ne de ne şekilde olduklarını biliyorum; çünkü bu konuda bilgi edinmeyi engelleyen çok şey var: onların duyularla algılanmamaları, insan hayatının kısalığı.”
“Haham efendi, Tanrı’yı sevmesek de ona dua ederiz. Ya da daha iyisi, dünyevi varlığımıza yardım etmesi için yalvarırız. Tanrı bizim umurumuzda değil, biz sadece kendimizi düşünüyoruz. Aslında soru Tanrı’nın var olup olmaması değil, “ben var mıyım?”, soru bu. Ben!”
“İnsanın ilk dünya görüşü animizmdi ve bu görüş psikolojikti, herhangi bir bilimsel dayanağı ihtiyacı yoktu, zira insan ancak dünyayı bilmediğini ve tanımanın yollarını bulması gerektiğini idrak ettiğinde bilim ortaya çıkar. Fakat ilkel insan için animizm doğal ve bilindikti; dünyanın nasıl olduğunu biliyordu, insanın kendini hissettiği gibiydi dünya. Dolayısıyla, ilkel insanın kendi psikolojisindeki yapısal koşulları dış dünyaya aktardığını düşünebilir, bir yandan da, animizmin şeylerin doğası hakkında öğrettiklerini insan ruhuna geri aktarmaya çalışabiliriz.”
“Küçük şeyleri, yani yaşamın temel konularını küçümsemeyi öğretmekle, en zararlı olanları büyük insan yerine koymakla ülke yönetimlerini, toplum düzenini, eğitimi de ta köklerine dek bozdular…”
“
Kim bilir Stendhal’ı kıskanıyorum belki de… Benim yapacağım türden en güzel tanrısız nüktesini aldı elimden: “Tanrı’nın tek kusuru var, o da olmayışıdır”…
“