"Yok canım. Tembellere türlü düşler kurduran şu küçücük sarı şeyler. Ama ben ciddi bir adamım. Öyle düş filan kuracak vaktim yok."
"Ha, yıldızları diyorsun."
"Evet, evet. Yıldızlar."
Onu yargılarsın. Ara sıra ölüm cezası verirsin ona. Senin adaletinin pençesinde kalır. Ama tutumlu davranmalı, her seferinde onu bağışlamalısın. Çünkü yargılanacak bir o fare var elimizde.
Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa yıldızlara bakmak mutluluğumuz için yeterlidir. ❝Çiçeğim işte şunlardan birinde.❞ deriz kendi kendimize.
Artık ne sevmek ne de sevilmek istiyorum.
Biliyor musunuz eskiden çabalardım, birisi beni sevsin aşık olayım isterdim.. artık gücüm yok savaşamam. Zaten benim için birisi savaşacak ihtimalini de çıkardım attım bir köşeye. İşin özü bıraktım sevmeyi sevilmeyi bıraktım. Bana kim ne yaptıysa hepsini bir köşeye bıraktım.
Gizem, gerçek sanat ve gerçek bilimin beşiğindeki temel duygudur demişti Albert Einstein. Aytuğ’a göre gizem, şifreleri çözebilme sanatıydı. Aldığı manevi eğitimde ilk öğretilenlerden bir tanesi İlm-i Miftah’dı yani Anahtarlar Bilgisi’ydi.