Başbakanımız Mısır’dayken…
MİT’ileaks patladı!
Oslo rezaletinin ses kayıtları internete düştü.
Tayyip Erdoğan’ın “Bölücülerle masaya oturduğumuzu iddia edenler şerefsizdir” dediği tarihlerde… Milli İstihbarat Teşkilatı’nın PKK’yla resmen masaya oturduğu ortaya çıktı. Norveç’in başkentindeki pazarlık görüşmelerine, o dönem Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olan Hakan Fidan ve MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş katılmıştı. Ses kayıtlarını internete kimin sızdırdığı gene meçhuldü.
Tayyip Erdoğan “Görüşen şerefsizdir” lafını değiştirdi.
“Hükümet görüşmüyor, devlet görüşüyor” dedi.
Halbuki, ses kayıtlarına göre, Hakan Fidan Oslo masasında kendisini teröristlere tanıtırken, açık açık “Müsteşar yardımcısıyım ama, Sayın Başbakanımızın özel temsilcisiyim” diyordu.
Milli İstihbarat Teşkilatımızın, İmralı’yla Kandil arasında “kurye”lik yaptığı, tarafların birbirine yazdığı mektupları taşıyıp, elden teslim ettiği anlaşılıyordu. Oslo sohbetinin en çarpıcı bölümü “patlayıcı”larla ilgiliydi. PKK’yı temsil eden terörist “Bizim güçler Türkiye’nin her tarafında var” diyor, MİT’çi de “Biliyoruz biliyoruz, metropolleri patlayıcılarla doldurdunuz” diyordu. Sadece 24 saat sonra, Ankara’nın göbeğinde Kızılay’da bomba patladı, dört kişi öldü, 34 kişi yaralandı.
Türk istihbaratı katmerli madara edilmişti. Hem “gizli buluşma” afişe olmuştu. Hem de “Biliyoruz diyorsunuz ama, burnunuzun dibinde bomba patlatırız, ruhunuz bile duymaz” mesajı veriliyordu.
Cephede bulunanlar buğday haşlaması, ya da un çorbasıyla midesini doldururken bifteklerle, tatlılarla karın doyuran, buzlu hoşaflar içenler de vardı. Bunu, böyle yapanlar sade Almanlar değildi. Bizler de beraberdik. Efradını bol erzak ile besleyen, her ay maaşlarını altın veya gümüş olarak alan birliklerimizin yanında, un çorbasını bile müşkülatla
Fuzûlî'nin bir terkibidir "safha-i kâfûr". Bazen bir kelimenin veya terkibi tam olarak ne anlama geldiğini bilmek istemiyorum, o kelime veya terkip ile ilgili hayal kurmak daha sevimli geliyor bana. Safha-i kafûr da işte bunlardan biri. Hoş kokulu, hafif sarıya çalan rengi ve üzerine kandil ışığı vurduğunda gün batımını andıran bir boş sayfa hayal ediyorum bu terkibin sesinde. Kalemin mürekkebinden önce gölgesinin düştüğü, insanın ruhuna bir cemre düştüğü, insanın kendine mağlup düştüğü bir ânın açılımı sanki bu kağıt, insan ruhuna vurulmuş bir pranganın kırılışı, sükût kefeninin yırtılışı...
Ayın on dördü... Dolunay... Belki de böyledir safha-i kâfûr... Bugün ne kadar da parlak ve sîmîn...
Selahattin Demirtaş CNN Türk'te bağlama çaldı. Geçti dost kervanı ve cemalım türkülerini söyledi. Türk basın tarihinde böyle cilalama böyle parlatma görülmemişti. "Apo'nun heykelini dikeceğiz" diyen, "yaşasın başkan Apo" diyen, "Kürt'ün Kürdistan'ı olmalı" diyen, "hiç tereddüt etmeden Ermeni soykırımını tanıyorum" diyen, ağabeyi Kandil de PKK yöneticisi olan Selahattin Demirtaş, sempatikleştiriliyordu.