Herkes kendi hayatının tekdüzeliğinde kendisine öğretilen kalıplarla kurduğu düzende yaşıyor ne zaman ki biri çıkıp o düzene sığamıyor işte o zaman tutunamayanlar ortaya çıkıyor. Ya bu düzene uyacaksın ya bir tutunamayan olacaksın hayat 2'den fazla seçenekte tanımıyor. Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık misali...
Çoğumuz günlük hayatın sıkıntılarıyla unutuyoruz boyun eğiyoruz sorgulamıyoruz bazen dışardan kendimize baktığımızda aklımıza geliyor bir anlık ama sonra günlük hayata geri kapılıverip unutuyoruz ve böyle böyle bir ömrü dolduruyoruz.
Ya herşeyi farkettiğimizde günlük hayatın akışına geri kapılamasaydık? Bir Turgut Özben'in daha doğuşu...
Ya da başından beri bize dayatılan düzende dikiş tutturamasaydık? Bir Selim Işık gibi...
Hayatın içinde sıkışanların romanı...
Uzun lafın kısası kitaptan bir alıntı yapayım zaten bu alıntı her şeyi çok güzel özetliyor:
"Annem de, babam da bana gerekli eğitimi vermediler. Yaşamak için demek istiyorum. Bana yaşamasını öğretmediler. Daha doğrusu, bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler. Ben de kolayca razı oldum bana öğretilen bu yanlışlara. İnsan, kendi bulurmuş doğru yolu. Ben bulamazdım. Bana, başkalarına gösterdikleri basmakalıp yolları öğrettiler. Başka türlü bir itinayla tutmalıydılar beni. Daha fazla değil, farklı. Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da, anormal dediler. Ben de kendimi anlamadım: bütün hayatım boyunca normal bir adam olmaya çalıştım."
İyi okumalar...