İnsan, yaşadıklarının değersiz olduğunu kabul etmek istemez. Aslında o kadar da önemli olmadığını içten içe biliyor olsa da bunu kabullenemez. Mana arar insan, doğası gereği mana arar. Çoğumuz çoğunluğa uymakta mana buluruz. Çoğunluksa doğası gereği hayvansı isteklere sahip olduğundan kendini hayvansı hazlara kaptırır. Esasen bu hazlar bir bebeği oyalamak için ona verilmiş emzik benzeri görev görür. İnsan o emziğin süt vermediğini fark edene kadar aydınlanamaz. Karanlığın içindeki insan, hayvansı hazlara ulaşmayı hayat gayesi haline getirir. Bir kısım, bu hazların kendini mutlu edemeyeceğinin farkında olsa bile içgüdüleri gereği çoğunluğa uyar. Anlamsızlığın yarattığı korkuyla baş edemeyen insan; kendini, kalabalık yığınların oluşturduğu haz elde etme yarışında bulur. Yaşamını en yüksek sayıda hazza ulaşmaya adamıştır. Bu haz girdabından insanı tek bir soru kurtarabilir. "İyi de ne uğruna?" Ancak bu soruya verilebilecek rasyonel bir cevap hayatı anlamlı kılabilir.