Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiyenin Kürt Meselesi

Türkiyenin Kürt Meselesi
@kartkurt
1 okur puanı
Şubat 2024 tarihinde katıldı
Önsöz
Aldığım bir mesaj bir şehit yakınındandı: 'Kafam karıştı' diyordu, 'şehitlerimiz var. Ama doğruların bize yansıtıldığı gibi olmadığını görmek...'
Reklam
Azad
"Bizim mahallede 450 kişi gözaltına alındı. Özel Tim evimize postallarla girdi. Küfürler, bağırmalar arasında babamı aldılar. Babam apar topar götürülürken dönüp 'bir saniye' dedi. Üzerinden bir Milli Piyango bileti çıkardı ve anneme 'bunu al' dedi. O an annemle göz göze geldik, babamın bir daha dönmeyeceğini düşündüm. 36 gün işkencede kaldı. İşkenceden çıktığında ancak birilerinin desteğiyle yürüyebiliyordu. Beş yıl hapis yattı. Çıktığında asosyal, içe kapanık, ürkek bir adamdı. Beni dağa çıkaran, babamın acılarına ettiğim bu tanıklıktır."
Baran
"Ben bu işe 20 yılımı vermişim. Ablamı o yolda kaybettim. Ama kim ülkesini bırakmak ister. Benim memleketim Türkiye. Dağdasın, bazen bir köyün yakınından geçerken bir evin bacasından duman çıkıyor. Diyorsun ki: 'Acaba hangi yemeği pişirdiler, sofralarında ne var?' Ama gidemiyorsun. Evin ışığı yanıyor, senin evin yok. Bacası tütüyor, sen soğuktasın. Bizim dağa çıkma gerekçemiz insanca yaşamaktı. Bacası tüten bir eve baktığımda aklıma ilk önce barınma gelir. Ama barınma tek başına huzur vermez. İnsanın kimlik ihtiyacı var. Biz hayal kurardık. Bağımsız ülke projesini tartışırdık. Sonra büyük hayallerin gölgesinde insanı ihmal ettiğimizi fark ettik. 99'dan önce büyük idealler vardı. 99'dan sonra hayatı konuşmaya başladık. Güzel bir ev hayalini, evlilik hayalini de içeriyordu bu."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kendal
"Ben yurtseverliği bilmem. Sosyalistliği de bilmem. Beni ne itti o zaman? Bana göre devlet bizi dağa gönderdi. Panzerle bilmem kaç kilometre hızla bir kasabanın içinden geçersen o panzeri izleyen gençleri dağa gönderirsin. Devlet ve de ötekiler bir iç muhasebe yapmak zorunda. Devlet 'ben insanıma ne yaptım?' demeli. Ötekiler de 'biz ne yapıyoruz?' demeliler. Devlet biraz daha muhasebe yapsa karşı taraf da yapabilir."
Rewan
Karda donan parmaklarının arkadaşları tarafından nasıl tek tek kesildiğini anlatmıştı Réwan. Bir zeytin kutusunda biriken parmaklarını nasıl hâlâ rüyasında gördüğünü.
Reklam
Azim
''Dağa giden çocukların hepsini yan yana getir. Hepsinin de ortak yaraları vardır. Korkuyu yenmenin tek yolu dağın arkasına bakmaktır.''
Seyithan
"Neden herkesin bir kimliği var, bizim yok? Benim dağa çıkışımdaki en temel neden budur."
ASPARA
"Asker köyde rahat vermeyince 93'te İstanbul'a göç etmek zorunda kaldık. Eğer aileniz politikse siz de politik olmak zorundasınız. Size sunulan seçenekler ya delirmek yahut dağa çıkmak. Ben dağı seçtim."
Delal
"Psikolojik baskı vardı üzerimde. Ne yapacağımı tam bilemez haldeydim. Kendimi partiye (PKK) katılmış buldum. Öyle bir dönem ki yönlendirilmeye müsaitsin, iradenle hareket edemiyorsun. 17 yaşındasın, nasıl kendi iraden olabilir ki?"
Rıza
"Ben Apo'nun adını bile bilmezdim. Katılınca öğrendim. Benim meselem Kürtlerin haklarına kavuşmasıydı."
Reklam
Ferhat
"Üniversite yurdunda, aylardır haber almadığı annesiyle konuşmak üzere telefon sırasına yazılmış. Annesi köyde muhtarın evinde bulunan telefondan Ferhat'la konuşurken bağlantıyı kuran kadın 'yasaklı bir dil konuşuyorsunuz, devam ederseniz keserim' demiş. Ferhat 'o an bilemedim' diyor, 'ama düşününce, evet dedim, yasak dil Kürtçeydi!' Kadın tekrar kabini açtı ve 'yasak bir dil konuşuyorsunuz, keseceğim' dedi. Gözlerim doldu. Anneme anlatmaya çalışırken telefon kapandı. Ağlıyordum. Öyle zoruma gitti, öyle içim ezildi ki."
ŞEWİN
''Annem beni çağırıyor, diyor ki 'adın Şewin'. 'O zaman niye adım okulda başka oluyor, neden nüfus cüzdanımda Şewin değilim' diye sorardım. Annem oturur anlatırdı, 'evet, biz Kürdüz, bu ülkede yaşıyoruz ama izin vermiyorlar'. Kod adımı Şewin yaptım. Adımı devlet vermedi, kendim aldım." "İlkokulda
brûsk
"Esat Oktay döneminde cezaevinde kanalizasyon tıkanmış. Mahkûmlar pisliği alıp pencereden dışarı atmışlar, o sırada duvarın önünde bekleyen askerin üstüne gelmiş. Dokuz, on asker ellerinde kalaslarla içeriye dalıp, pisliği tabağa koyup mahkûmlara kaşıkla yedirmişler." "1992 ve 93'te en kanlı eylemlere gidiyordum. Savaş taraftarı değilim. Ölen askerler hep gariban, İç Anadolu'dan. Askerlere acıyordum. İstesek her operasyonda 100 asker vururduk ama acıyorduk. Komutanlar onları hedef seçtiğimizi anlayınca rütbelerini söktüler. Önden gönderilenlere sırf dağılsınlar diye saldırıyorduk. Çünkü biliyorduk, onlar da bizim gibi halk çocuğu." "Devlet benden özür dileyecek. Benim kardeşimi dipçikle öldürmüşler. Diyarbakır'a gidersen annem sana kardeşimi nasıl öldürdüklerini anlatır.'' "Şiddet şiddeti doğurur. 12 Eylül'den sonra 5 No'lu Cezaevi'nden (Diyarbakır Cezaevi) çıkanlar dağa gitti." "Tepkim hiçbir zaman Türk halkına olmadı. Tepkim devlete, sisteme..." "Maraş ve Dersim'de masum insanlara yapılanları unutmadık. Haklarımızı verirlerse ancak o zaman unuturuz. Kardeş oluruz."
EVE DÖNMEK MÜMKÜN MÜ?
"Dağdaki birinin dağdan inmeyişinin en derinindeki sebep ne ideolojiktir ne de davaya olan bağlılığı. Eğer senelerini dağda geçirmiş biri bunda ısrar ediyorsa, bunun sebebi yanında ölen, sakat kalan, cezaevine atılan arkadaşlarının anılarına olan bağlılığıdır. O anıya ihanet etmemek için kalıyordur dağda. İdeoloji bitse bile anılar yakasını bırakmaz insanın. Döndüğün zaman o anıların, yaşanmışlıkların yükünü taşıyabilecek şartlar olması lazım."
ANNELERİN KALBİNİ KAYBETMEK
İnsanı dağda ya da kışlada unutmayan, annelerin acısına kulaklarını tıkamayan bir siyaseti var etmezsek hangi kalbi kazanacağız?
"ÇOCUKLARINI DAĞA GÖNDEREN ANNELER"
Dağa kaptırdıkları çocuklarının cesedini tespit için morglara sürüklenen anne babalar bir süre sonra yaşadıkları akıl almaz vahşete dayanamayıp, içlerindeki ümidi korumak niyetiyle çocuklarının cesedini almaktan imtina ettiler.
Reklam
ANNEM KAPLICADA
Kürtçe konuşursam çevredekilerin duyduğu ses yabancı oldukları, kaba buldukları bir dağ dili olacak.
DEVLETE İNANMAK
Vergisini, askerini aldığı insanından sopayı eksik etmemek konusunda her an hazır ama iş insana sahip çıkmaya gelince son derece katı ve vicdandan yoksun.
KÜRT SORUNUNUN KAYNAĞI
Kurtuluş Savaşı'yla başlayan ve Lozan'a uzanan süreçte Cumhuriyet'in kurucuları tarafından Kürtlere vaat edilenler, çoğunlukla muğlaktı ve yerine getirilmedi. Sorunun kaynağında duran iki temel motif; 'aidiyet' duygusundan beslenen var olma çabası ve Kürtlerin yaşadıkları coğrafyaya hükmetme arzusunun bir türlü karşılık bulamayışı. Politik zeminden çok daha acil olan, insani zemin. Çocukluk yıllarımdan hatırladığım bir öğretmenimiz vardı. Okulda her gün, adına 'gizli polis' dediğimiz bir arkadaşımızı görevlendirir, evlerinde anneleriyle Kürtçe konuşan talebeleri tespit ettirirdi. Bunun yarattığı travmayı düşünün. Sadece dilinize değil, annenize de yabacılaştığınız bir çocukluk. Arkadaşlarınızı ihbar etmek zorunda kaldığınız! Bunu hangi değer ve gereklilikle açıklayacaksınız? Ortak bir acıyı yüklenmekten uzaklaşıyoruz. Öldüren olmaktansa ölen olmak felsefi, etik, insani açıdan daha saygıya değerdir.
BİR KÜRT MUHALEFETİ ARANIYOR
(Türk aydını) Rüzgâr Kürt siyasetinden yana eserse o tarafa, devletten yana eserse bu tarafa seyrediyorlar.
KÜRT LEGAL SİYASETİ BİR GERRY ADAMS ÇIKARABİLİR Mİ?
Yıllarca şiddetin gölgesinde üretilen politik alan, gücünü mutlak itaat kavramından aldı. Bunun doğurduğu sonuç, legal alanın illegal alan karşısında mevzi kaybetmesiydi. Gelinen aşamada Kürt siyasetinin Öcalansız bir çözümü tahayyül edememesinin kökeninde de bu algı yatıyor.
KAN HİYERARŞİSİ
"Otuz bin insan öldü. Bunların yirmi beş bini bizim evladımızdı. Bunun bir bedeli olmayacak mı? Bu insanlar boşuna mı öldüler, hayatları boşuna mı söndü?" diye soruyor bir siyasetçi. Ben, "mantığını böyle kurarsan bu bedel psikolojisinin üreteceği tek mekanizma bedel ödemeyi devam ettirmek olacaktır" dediğimdeyse susuyor. Vicdanın bedeli siyasetin bedelinden yüksek geliyor belli ki...
Reklam
KÜRDİSTAN'A YOLCULUK
(Kerkük) En ileri Avrupa demokrasilerinde yasaların, kuralların var ettiği demokratik zemin burada kendiliğinden vardı.
KANDİL'DE BAYRAM
Stratejilerle belirlenen bir dünyada stratejileri boşa düşüren bir insani hakikatin olabileceğine inanıyorum hâlâ.