Divan Edebiyatının ağır dilinin etkileri ile başlarda sıkılacağınız bir kitap. Ancak Osmanlı Devleti'ndeki entrikalar ve bir cinayetin muhteşem deşifresini zevkle okuyacaksınız.
Müthiş bir senaryo olur. Türk Sinemasının yükseldiği bu günlerde mutlaka değerlendirilmeli diye düşünüyorum. Aynı şekilde "Efsane" yi de okumanızı tavsiye ederim.
İskender Pala ile ilk tanışmam. Kalemi gayet akıcı hiç vakit kaybetmeden Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk romanına başladım. Katre-i matem'e gelecek olursak, merak duygusunu son ana kadar canlı tutan, okuyucuyu gizemli bir yolcuğa çıkaran harika bir kitap.
İkinci kez elime aldığım bu kitabı nihayet bitirdim. Okuyan arkadaşlarımın kitabın sonu ile ilgili düşünceleri 'daha sonra mı okusam' diye düşündürse de ;)
İskender Pala'nın kendi kurgusuyla yazılmış bir kitap değil. Müzayededen satın aldığı el yazması bir kitabı dilimize çevirmiş. :)
El yazması kitabın adı 'Yek Cinayet Şast u Şeş Sual (1 Cinayet 66 Soru)' ama 'yazar neden Katre-İ Matem demiş' diye aklımdan geçirdim. Sayfalar ilerledikçe kitabın adının nereden geldiği bölümü notlarımın arasına eklemiştim bile. Lale nasıl yetiştirilir, lale nasıl olur da insanda bu denli bağımlılık yapar, ..... Öylesine önünden geçtiğim ve fotoğraf çektirdiğim lalelerin anlatıldığı kitapta çok yerin altını çizdim (çizdim dediysem, not aldım). Ancak sonuna geldiğimde kafamda soru işaretleri oluşmadı değil. Benim için keyifle okuduğum bir kitaptı, sonuna artık takılmıyorum. Kitapla beraber bir Osmanlı geleneğini de öğrendim. Kapılarda iki tokmak bulunurmuş. Bunun sebebi; ev ahalisinin kapıya gelen kişinin erkek mi, kadın mı olduğunu anlamak için.. Bu şöyle oluyor ki............... ;)
Her ihtilalin bir başı vardır. O başa akıl koyacak ulemadan birisi vardır. O aklı kullanacak bir devletlü bulunur, bu devletlunun kılıcını sallayacak da bir asker vardır.
Kadın dedi ki:
Meğer ne kadar vefasızmışsın!
Bunca yıl geçti aradan ne bir mektup ne bir haber?
Adam dedi ki:
Ey sevgisi kalbimde yer edinen selvi boylu, senin yüzünü görme bahtiyarlığından ben mahrum iken, o şerefi postacıya mı bağışlasaydım
"Her söylenen söz, her gösterilen tavır, içinden çıktığı bir kalbin elbisesini giyinmiş olurdu, ama bu derece göze çarpan bir kıyafet de sankı gösteriş olmaz mıydı?"
İSKENDER PALA'yı daha önce okumamış olanların ilk önce okuması gereken hafızamızdan çıkmayacak ve iyiki de okumuşum dedirtecek en güzel romanlarından bir tanesi.