“Beni koruyan mı, yoksa bana baskı yapan mı? Bu bir kayıp mıydı acaba? Bundan emin değilim. Ya da şöyle demeli: Bu durum, çocuk için bir kayıp olarak görülebilir, ama adam için değil.”
“Bunun anlamı?” diye sordu Breuer.
“Bunun anlamı, sırtımda babamı taşıma yükünü yaşamadım hiç, onun yargılarının ağırlığı boğazıma çökmedi, benim yaşama hedefim onun tutkularını gerçekleştirmek biçimini almadı. Babamın ölümü bir nimet, bir özgürlük olarak da görülebilir. Onun geçici arzuları asla benim yasam haline dönüşmedi. Kimsenin daha önce geçmediği bir yolu, kendi yolumu kendim keşfetmek üzere tek başıma bırakıldım.”
İÇİMDEKİ KENAN ÜLKESİ/ YUSEF MASADOV
“Hayat aslında hepimizin bildiği bir çocuk oyunundan ibarettir... TAŞ-K/AĞIT-MAKAS. Yenilgi veyahut zafer, kendi avucumuzda değil; hayatınıza dâhil olan başka avuçların hamlelerinde gizlidir... En zayıf hâlimizde kazanır, en güçlü halimizde yeniliriz bazen. Akıl, tecrübe, temkin, cesaret, savunma, hücum; kifayetsizdir. Kaderimiz, o "bazen “de avucumuzdan kayıp gider...”
Selam,
Genelge aynı tür kitaplar mı okursunuz?
Yoksa farklı tür kitaplara da yer verir misiniz?
Genel olarak polisiye, klasik, tarihi kurgu kitaplarına daha fazla yer veririm ve çok severim. Ancak arada farklı türde kitap okumanın da insana katkıları yadsınamaz. Bu sebeple çok sık olmamakla beraber farklı türlere de yer veririm. #içimdekikenanülkesi de kapak fotoğrafıyla ilgimi çeken bir kitaptı. Arka kapak yazısındaki şiirsel yazıyı görünce de okumaya karar verdim. Yalnız kitap kapağında roman yazsa da , romandan ziyade tasavvuf ve felsefe ağırlıklı şiirsel bir anlatımla bir iç döküş, içsel bir sorgulama diyebilirim.
Kitap; başlangıç, Taş, Kağıt, Makas ve son olarak Final olmak üzere beş bölümden oluşuyor. Her bölümde farklı hislere yer vermiş. Bu tarz okumalara ilgisi olanlara tavsiye ederim. Yeni kitaplarda buluşmak üzere.
Öyle Bakma Çünkü... Güzel bahçeli bir ilkokulun penceresinden dünyaya, hayret, hasret ve biraz da bayat bayram şekeri kederiyle bakan, aklı canbaz,yanağı al, sesi çilek aroması bir çocuk oturuyor gözlerinde...
MESCİDA A KSA
Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu
Gözlerim yollarda bekler dururum
"Kur'an kursuna ilk yazıldığımda çevremden şu tür tepkiler almıştım" diye kısaca bahsederdim. Duymuşlar ve babama "Neden çocuğu Anadolu lisesi'ne göndermedin hocam?' demişler. "Kur'an kursunu tercih etti" demiş. "Ama şimdi orada 3 yıl kaybedecek bu çocuk" demişler. "Sizin çocuklar nereye yazıldı?" demiş. İşte, Anadolu Lisesi'ne yazıldı. "Peki, ne yapıyorlar şu anda? İngilizce hazırlık okuyorlar. "Ben de 'Bir yıl kaybedecekler!' dedim" diyor. "Bu kayıp olur mu hocam yabancı değil hayatta lazım" demişler. "E bu da Allah'ın kelamını ezberliyor yabancı dil kadar değeri yok mu?" dedim diyor.
"Kayıp Orman Şarkısı" ile yine iyiliğin kazandırdığı ve verdiği huzur var. Sevimli bir "fabl" örneği... Ayrıca Tuğba Coşkuner hocamın çocukla sohbet edercesine anlattığı eserlerinde çok hoşa giden bir yazım tarzı da var; kullandığı o sevimli yansıma sözcüklerle içinizi pır pır edecek. (;
.
Duygulardan, düşüncelerden, düşlerden, özlemlerden süzülmüş yaşantı birikimleri olarak okuyucuda estetik duygular uyandıran bu yazın türünde şair, tüm kadınlarla hesaplaşıyor. İsimlerinin hayatlarının anlamını sorguluyor. Şairin şiirlerinin her birine kadın isimlerinin verdiği, kadınlarının yaşamlarına yer verdiği şiirlerden oluşan bir eseri
YUSEF MASADOW / İÇİMDEKİ KENAN ÜLKESİ
“Hayat aslında hepimizin bildiği bir çocuk oyunundan ibarettir... TAŞ-K/AĞIT-MAKAS. Yenilgi veyahut zafer, kendi avucumuzda değil; hayatınıza dâhil olan başka avuçların hamlelerinde gizlidir... En zayıf hâlimizde kazanır, en güçlü halimizde yeniliriz bazen. Akıl, tecrübe, temkin, cesaret, savunma, hücum; kifayetsizdir. Kaderimiz, o "bazen “de avucumuzdan kayıp gider... Tesadüf mü tevafuk mu diye bocalarken; ömrümüz, bu oyunun belirsiz eşleşmeleri ile son bulur, biter..."
Tasavvuf, felsefe, iç döküş, kişisel gelişim, deneme ve tüm bu türlerin şiirsel bir üslupla anlatımı, bana kitabı kısaca anlat deseler tam olarak bunları söylerdim.
Yazarın dili okuyucuyu derinden etkileyen bir üsluba sahip, o şiirsel kıvam alıp götürüyor resmen, felsefeye ilgi duyan yazar bunu tasavvuf ile harmanlamış, benlik arayışına ve hayat yolculuğuna biz okurlarını da dahil ediyor. Ben keyifle okudum ve sizlere naçizane tavsiyemdir. Kitapla kalın..
“Son günlerde Ermenilerin tarihî emellerini gerçekleştirmek için dünya kamuoyunu aldatmaya yönelik sözde Ermeni soykırımı iddialarını yoğun bir biçimde tekrar gündeme getirdikleri gözlemlenmektedir.
Biz bu çalışmamızla tarihi süreç içerisinde Ermeni meselesinin ortaya çıkışını özlü bir şekilde bilimsel olarak özetlemeye ve bu konudaki
Kitabı çok beğendim.Kitapta Herbert Limon adında bir çocuk var.Bu çocuk denizde bir limon kasasının içinde Tuhaflık Sahilinde bulunuyor.Ona çoğu kişi Herbie şeklinde hitap ediyor.Herbie Nautilus Otel’inin kayıp eşya sorumlusudur.Bir gün kayıp eşyaların olduğu odada uyurken kancalı bir adam gelir ve bir kızı aradığını söyler.Herbie ise o kızı kayıp
Baba ne demektir sen biliyor musun en baba can demektir çocuk için babam bana can der ben babama canım annemin babası öldüğü gün ağlarken duyup öğrendim ben bunu Annem sirtimi yasladığım dag çöktü demişti babasi için Baba bir dag baba çocukların şemsiyesi Baba cesaret Baba evinin çocuklarının gücü ve bekçisi senin sırtını yaslayacağın bir dağın yok ki