Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Benim kafanın çalışma şekli:)
Ne yapmak istediğini bilmiyorsan, ne yapmamak istediğini düşün..
Sayfa 157
Hepimizin bastığı yerde bir ceset var. Hepimizin altında bir ölü var. İnsanlık gömdüğü yakınlarının üzerinde yürüyor. İnsanlık ölümün üstünde duruyor. Koşuyor, spor yapıyor. Ve artık insanlık bir karar vermeli. Ya cenazelerde ağlamayacak ölülerine ya da üzerine basmayacak , sevdiklerinin cesetlerinin beslediği toprağın!
Reklam
En kötüsü de bu, diye düşündüm. Uyurken bile kendinden tamamen geçmemek…
Sayfa 95
Kurtulmaya gelmiyoruz dünyaya. Daha çok saplanmak için buradayız. Dibine kadar. Onun için çürüyor bedenlerimiz ölünce..
Yıllar önce, okuduğum kitaplardaki, seyrettiğim filmlerdeki yalnız insanlara özenirdim hep. Yalnızlara. Konuşacak kimsesi olmayanlara. Sonra hayat beni buralara getirdi. Tabii ayaklarımın azımsanamayacak yardımıyla. Ve artık o roman karakterlerinden biri oldum. O kitaplardaki yalnızlığı çok gösterişli bulurdum. Aynı zamanda da korkutucu.Kendime “ Bu kadar yalnız kalınabilir mi ?” diye sorardım. “Sosyal hayvan insan, dayanabilir mi kimsesizliğe?” Ama artık biliyorum yalnızlığın korkulacak bir yanı olmadığını…
Bütün hayatımız boyunca beklediğimiz ve nereden geleceğini bilmediğimiz huzuru arıyoruz.
Reklam
eğer gerçekten inansaydı yazdıklarına, çoktan intihar etmiş olurdu...
oysa onlara benzememek için hiçbir iş yapmamış hiçbir inanca ve amaca sahip olmamışındır sadece gözlem ve eleştiri vardır hayatında.ama on sekiz yaşına kadar son derece normal, başarılı, popüler bir çocukluk geçirerek gelmiş bir gencin kendini aşmasına tanık olunca,bir yudum bile yükselmemiş olduğunu anlarsın.
Kundak tabut
'insanlar...' dedim fısıldayarak. 'taşırlar insanları. kundaktayken, tabuttayken. hep taşıyacak birileri olur. bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının gelecğeini söylediği için, taşırlar insanı...
Sorularimiz ve kim oldugumuz
beynimdeki tek soru, gözlerimi açtığımdan beri 'neden böyle bir yaratık haline geldim?' sorusuydu. zaten hepimiz kendimizi sorduğumuz sorulara göre belirleriz. tercihlerimiz sorularımızdan gelir... 'nasıl?' sorusunu soranlar gerçek hayatın gerçek uğraşların en iyi öğrenenleridir. bilimle, sanatla, dünyayı 'dünya'
Reklam
Matematik
Düşün! Bize, matematik dünyasının doğası ve sonsuz olduğu öğretildi. Bunu kabul ederim, 1'den sonra 2 gelir dendi. Bunu da kabul ederim. Ama sonra, 1 ile 2 arasındaki sonsuzluğu düşündüm. Peki nereye gitti? İrrasyonel sayılar varken bir sayıdan sonra diğer bir tam sayı nasıl yapılabilir? Eğer 1'den sonra virgül konursa ve bunun da kıçına sonsuz sayı konabiliyorsa 2 nasıl gelir? İşte! Soru bu! Yanıtsız bir soru. Ve işte matematiğin hatası! dolayısıyla matematik yok. Onun üzerine kurulu dünya düzeni yok... Ama ben anlayabiliyorum. Bu sorunu anlayabilirim. Ve o zaman ortaya çıkan rakamları çıkarır. Yani hiçbir sayı tam değil. Hepsi tama yaklaşıyor. Ama varamaz. Demektir ki, 1,999...9'u bize 2 diye yutturmaya çalışan bir dünyanın çocuklarıyız. Ve dünya da aslında tam gibi görünürken, aslmda bir mantıkellik harikası. İşte bunun için hayat yoktur. Olsa dahi o da mantık dışı! Yani anlamsızdır. Ne bir başlama nedeni, ne de bir oluşum nedeni vardır. Evrendeki uçuşan değişkenlik bir irrasyonellik. Tabiî ki dünyanın bir anlamı olması gerekmiyor. Belki de onu anlamlandıran canlı yaratıklar sahibi yaratıklardır. Ama onların da bizi getirdiği nokta ortada!
"Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun"
Sorarlarsa “Ne iş yaptın bu dünyada?” diye, rahatça verebilirim yanıtını: “Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasında doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından…”
Sevmiyordum ben, o ölüme bile iyimserlik ve inançla bakan; acıyı şarap gibi tasvir eden yazıları. Ölümün de para gibi, yoktu dini.
katilin kurbanını öldürmesi değil, kafasını kesip kesmediği hatırlanır!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.