Yine bir Fante kitabı ve yine beni benden alan mükemmel bir roman...
Okuduğum her kitabında Fante’ye olan hayranlığım kat kat artıyor.
Bu kitabında, o meşhur ve uçarı karakteri Arturo Bandini olmasa da, onun yokluğunu hiç aratmayacak ve yine Arturo Bandini’ye, dolayısıyla da kendi gençliğine benzeyen Dominic Molise adında, altı ay sonra 16’sına basacak bir genç var.
Bandini nasıl yazarlık hayaliyle yanıp tutuşuyorsa, Dom da sahip olduğu beyzbolcu yeteneğiyle, ünlü bir solak atıcı olma hayaliyle dolup taşıyor. Beyzboldaki atıcı yeteneğine sahip sol koluna özel bir ilgi gösteriyor; onu viksleyip masajlar yapıyor ve hatta koluyla konuşuyor. Hakediyor, çünkü gerçekten okulda parmakla gösterilen bir beyzbol oyuncusu, mükemmel bir atıcı.
Evdeki 3 kardeşi, bunalımdaki annesi, kışın o yıl çok sert geçmesi sebebiyle işsiz ve borç içinde kalan duvarcı ustası babası ve Amerika’ya göçtükleri için yıllardır söylenen aşırı İtalyan babaannesi ile birlikte içinde bulundukları yoksulluğu aşıp nasıl ünlü ve zengin bir beyzbolcu olacağını kara kara düşünmesi yetmezmiş gibi bir de en yakın, daha doğrusu tek arkadaşı zengin Kenny’nin ablasına olan aşk da ortaya çıkıyor.
Babasının fedakarlığını, annesinin tüm hayatını ailesine adamasını, babaannesinin memleket hasretini, kardeşlerinin durumu ve tabiki Dominic Molise’nin hayallerini okurken duygulanacak ve çok seveceksiniz.
Hala Fante ile tanışmadıysanız, biliniz ki edebiyata dair çok ama çok şey kaçırıyorsunuz. Sevgiyle kalın...
