Edebiyat eleştirisinde başarılı değilsin, bence çok bulaşma dostum. Bırak bu işi üniversite okumamış insanlar yapsın; zaten gazeteler onların yazılarıyla dolu.
Okunması ve okunmaması gereken yazılar hakkında gereğinden fazla kural var. Bugün sahip olduğumuz kültürün yarısından çoğu okumamamız gerekenlere dayanıyor.
Bir mahpusu dünya ile hic alakası olmayan bir zindana kapamak ona en büyük iyiliği yapmaktır. Onu en çok yere vuran şey, hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında bulunmak, ayn zamanda ondan ne kadar uzak olduğunu bilmektir. On adım ötede en büyük hürriyetlere götüren denizi dinlemek ve sonra aradaki kalın kale duvarlarına gözleri dikerek bakmaya, denizi yalnız muhayyilede görmeye mecbur kalmak az azap mıdır? Bahçede insanın ayakucuna inerek ekmek kırıntılarını toplayan ve ayn hürriyetsiz topraklarda sağa sola adım atan bir kuşun bir kanat vuruşuyla bu duvarları aşarak serbestliklerle kucaklaşmaya gittiğini görmektense, nefes almaktan başka hürriyeti hatırlatacak hiçbir şey bulunmayan bir yerde kapanmak daha iyi değil midir?
Aynı anda, sokaklarla ilgili anılarım canlandı, çünkü biraz ileride lise vardı, her sabah ve öğleden sonraları sokaklarında yürüdüğüm yerleşim bölgesi ve öylesine sık yalnız kaldığım ev oradaydı, öyle vurgundum ki onlara canım yanıyordu.