"De ki; Allah, beni ve benimle olanları helâk edecek ya da rahmetine erdirecek olsa; acaba inanmayanları elim azaptan kim koruyabilir?" Tebâreke, 67. Sure, 28. Ayet (Kitap sayfası: 127)
Öncelikle gündemimizde şarkıcılık, fenomenlik ya da farklı meziyetler ile ünlendikten sonra kitap yazan ve bu meziyetinin önüne sadece bir ek daha ekleyebilmek için kitap yazdığını düşündüğüm insanların kitaplarına asla inancım yoktu.
Bu kitabı alırken öyle sağda solda çok duyduğum için ya da yazarına dikkat ederek almamıştım. Başka kitaplar satın alırken kapağı dikkatimi çekti ve öylece aldım.
Okurken kitabın ortalarında yazarın adı çok tanıdık geliyor diye düşünerek ismi aradım. Kitap o andan itibaren elimde öyle büyüdü ki. Keyifli geçmişti okuduğum yere kadar. Daha çok merak ederek okudum ve sonuna gelince tüylerim diken diken oldu. Kendi hayatımı sorguladım. Ruhum ürperdi.
Ziya'yı okuyacaksınız 127 sayfada. Bir kaza geçirecek ve tam tamına 67 dakika boyunca komada kalacak. Komada kaldığı süre içerisinde 39 yıl yaşadığı hayata ait bazı durumlar rüyadan rüyaya sürükleyecek onu. Son 15 sayfada ise Ziya kendini sorgularken siz de kendinizi sorgulayacaksınız.
"Kötü bir işin en gizli şahidi, vicdanımızdır." der Hz. Ömer
Vicdanını ne kadar öldürerek bir hayat geçirse de insan, aslında ölmez. Bir yerlerde yaşar, nefes alır, sadece saklanır ve çıkması gereken en doğru günü bekler. Bize en iyi gelen vicdanımızın bizi iyileştirmesi değil mi zaten?
Yanlışlarımıza vicdanımızın çok geç kalmaması ümidi ile...