Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bilim, İnsani Değerleri Nasıl Belirler?

Ahlakın Coğrafyası

Sam Harris

Sayfa Sayısına Göre Ahlakın Coğrafyası Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Ahlakın Coğrafyası sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Ahlakın Coğrafyası kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dini açıdan muhafazakar olanlar niyet ve ahlaka ilgili soruların doğru yanıtları olduğuna inanma eğilimindeler, ama sadece İbrahim'in tanrısı öyle varsaydığı için. Sıradan gerçeklerin akılcı bir sorgulamayla keşfedilebileceğini kabul etseler de, değerlerin göklerdeki kasırganın içindeki bir sesten gelmesi gerektiğine inanırlar.
Sayfa 12 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
21.yüzyılda insanların nasıl yaşamaları gerektiği sorusunun birbirinden çok farklı birçok yanıtı vardır ve bunların çoğu elbette yanlıştır. Ama milyarlarca insanın aynı toplumsal, politik, ekonomik ve çevresel amaç üzerinde birleşerek bir arada yaşamasına izin verecek olan sadece insanoğlu için neyin iyi olduğuna dair akılcı bir kavrayış olacaktır. İnsani gelişimin bilimi çok uzak görünebilir, ama bunu gerçekleştirmek için, öncelikle bununla ilgili entelektüel alanın aslında var olduğuna işaret etmek gerekir.
Reklam
Görünen o ki, birçok insan evrensel ahlak kavramının, hiçbir istisnaya izin vermeyen ahlaki ilkeler bulmamız gerektirdiğini düşünüyor. Örneğin, eğer yalan söylemek yanlışsa, her zaman yanlış olmalıdır ve bununla ilgili tek bir istisna bile bulunursa, her türlü ahlaki doğru kavramının bir kenara bırakılması gerekir. Ama ahlaki doğrunun varlığı -yani nasıl düşündüğümüz ve davrandığımız ile esenliğimiz arasındaki bağlantı- ahlaklı olmayı değişmez ahlaki kurallarla tanımlamamızı gerektirmez. Ahlaklı olmak satranca benzetilebilir: Elbette genel olarak geçerli ilkeler vardır, ama bunlar önemli istisnalara göre değişebilir. Eğer iyi satranç oynamak istiyorsanız "veziri katbetmemek" ilke olarak her zaman en iyi yoldur. Ama istisnaları söz konusu olabilir: Bazen vezirinizi feda etmeniz çok parlak bir hamle olabilir, ya da veziri feda etmek tek çaredir. Yine de, satranç oyununun herhangi bir aşamasında hep nesnel olarak iyi ya da kötü hamleler olacaktır. Eğer insan iyiliği hakkında bilinecek nesnel doğrular varsa -örneğin mutluluğa ulaşmanın yolu zalimlikten çok nezaketten geçer-bilimin bir gün davranışlarımızın ve dikkat ettiğimiz konuların hangilerinin ahlaki açıdan iyi olduğu, hangilerinin etkisiz olduğu ve hangilerinin bırakılması gerektiği hakkında çok kesin iddialarda bulunabilmesi gerekecektir.
Kemirgenler üzerinde yapılan deneyler, ebeveyn ilgisi, toplumsal bağlanma ve stres kontrolünün kısmen beynin ödül sistemi üzerine etki eden vazopresin ve oksitosin hormonları tarafından yönetildiğini göstermektedir. Erken çocukluktaki ihmalin psikolojik ve toplumsal gelişimimize neden zararlı olduğunu sorduğumuzda , bunun söz konusu sistemdeki bir bozukluktan kaynaklanabileceğini düşünmek de pekala makul görünebilir.
Bir inanç sisteminin veya bir geleneğin varlığını sürdürmesi, o sistemin uyarlanabilir olduğunu göstermez; yalnızca toplumun çöküşüne yol açmadığını ya da o geleneği uygulayanları henüz öldürmediğini gösterir.
Sayfa 32 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Çoğu sosyal bilimci, uzun zamandır devam eden insani etkinliklerin evrimsel olarak uyarlanabilir olduğuna, sürekliliğin başka türlü sağlanamayacağına inanma hatasına düşmektedir. Yani, kadın sünneti, kan davası, çocuk cinayeti, hayvanlara işkence, kendini kesme, ayak sıkma, yamyamlık, tecavüz ayini, insan kurban etme, erkekliğe kabul töreni, gebe veya emziren kadınların beslenme düzenlerinin sınırlandırılması, kölelik, yaşlıların öldürülmesi gibi en tuhaf ve faydasız davranışlar bile, büyülenmiş etnologların çalakalem yazılarının ışığında makul hale getirilmiş, hatta idealleştirilmiştir. Ancak bir inanç sisteminin veya bir geleneğin varlığını sürdürmesi, o sistemin uyarlanabilir olduğunu göstermez; yalnızca toplumun çöküşüne yol açmadığını ya da o geleneği uygulayanları henüz öldürmediğini gösterir.
Reklam
Dünyayı anlamak isteyen herkesin, yerleşik bir bakışa sahip olduğu konularda bile yeni gerçeklere ve düşüncelere açık olması gerekir. Benzer şekilde, ahlaka (yani insanların gelişmesini mümkün kılan davranış ilkelerine) gerçekten ilgi duyan bir kişinin de, mutluluk ve acı hakkındaki sorularla ilgili yeni kanıtlara ve yeni tartışmalara açık olması gerekir. Açık iletişimin en büyük düşmanı her türlü dogmatizimdir. Dogmatizm, bilimsel düşüncenin önündeki en büyük engeldir. Buna rağmen, bilim insanları değerler hakkında bir şeyler söylemeyi hayal bile edemediklerinden, din başlığı altında yer alan doğruluk ve iyilik konularındaki tartışmalarda dogmatizm hala önemli bir etkiye sahiptir.
Bilim ile rasyonel düşüncenin geri kalanı arasındaki sınır her zaman net bir şekilde çizilemez. Bir kişinin bilimsel düşünebilmesi için sahip olması gereken birçok araç vardır -neden ve sonuç ilişkisi hakkında düşünme, bulgu ve mantıksal tutarlılığa uygunluk, cesur bir merak, entelektüel dürüstlük ve özgün öngörülerde bulunma yeteneği vb. -matematiksel modelleme veya özel verileri dert etmeye başlamadan çok önce bu araçların kullanılmaya başlanması gerekir.
Kendisini evrendeki en büyük iyilik gücü ve kötülüğün önündeki tek gerçek siper olarak tanıtan Katolik Kilisesi'ni düşünelim. Katolik Kilisesi'nin doktrinleri, Katolik olmayanlar arasında bile "ahlak" ve "insani değer" kavramlarıyla özdeşleşmiş durumdadır. Bununla birlikte Vatikan, rahip olma girişiminde bulunan kadınları aforoz eden, ancak çocukların ırzına geçen erkek rahipleri aforoz etmeyen bir kurumdur. Yine Vatikan, söz konusu olan üvey babası tarafından tecavüze uğrayıp ikiz bebeklere hamile kalan dokuz yaşında bir kız çocuğu bile olsa, bir annenin yaşamını kurtarmak için kürtaj yapan doktorları aforoz ederken, Nazi Almanya'sının tek bir üyesini soykırım suçundan aforoz etmemiş bir kurumdur.
Boş Sayfa ismini harika kitabında Steven Pinker, antropolog Donald Symons'tan özellikle de çok kültürlük problemini çok iyi gösteren bir alıntı yapıyor: Dünyada yalnız tek bir kişi korku içinde çırpınıp bağıran küçük bir kızı zapt edip, mikroplu bir bıçakla cinsel organını kesip, sonra da idrarını yapması ve adet görmesi için yalnızca küçük bir delik bırakacak şekilde dikerse, burada sorulması gereken tek soru bu kişinin nasıl cezalandırılması gerektiği ya da ölüm cezasının yeterli bir ceza olup olmayacağıdır. Ama aynı şey milyonlarca kişi yapıyorsa, bir anda kültür haline gelmekte ve yapılan iğrençlik milyonlarca kat büyümek yerine sanki bir sihirli değnek dokunmuşçasına daha az korkunç bir hal almakta, ve hatta feministler de dahil olmak üzere bazı batılı ahlak düşünürleri tarafından savunulmaktadır.
54 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.