Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ulus Yeni Türkiye Üzerine Tezler

AKP, Cemaat, Sünni - Ulus

Fatih Yaşlı

AKP, Cemaat, Sünni - Ulus Sözleri ve Alıntıları

AKP, Cemaat, Sünni - Ulus sözleri ve alıntılarını, AKP, Cemaat, Sünni - Ulus kitap alıntılarını, AKP, Cemaat, Sünni - Ulus en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İmam-hatip okulları açılır ve yaygınlaştırılırken Köy Enstitüleri’nin kapatılmaya başlanması ise tesadüf değildir. Çünkü İslamizasyon derinleşmeye başlamıştır.
Olan bitene yakından bakıldığında, ortada parti-devletini de aşan bir aile-devleti (hanedan) bulunmaktadır âdeta.
Reklam
Dolayısıyla rejimin dönüşümü ile İslamcıların dönüşümü diyalektik bir çerçevede ilerlemiş, İslamcıları dönüştürmek için rejim kendini dönüştürürken, rejimi dönüştürmek için İslamcılar kendilerini dönüştürmüşlerdir.
...aile-devletinin, varlığını devam ettirebilmesi için gereken medya/propaganda faaliyetlerinin, toplanan haraçlarla finanse edildiğini söylemek mümkün hale gelmektedir. Para, hanedanın ayakta kalabilmesi için gereken ideolojik aygıtların finansmanı açısından bir zorunluluktur; dolayısıyla bir kez daha yinelemek pahasına söyleyebiliriz ki, aile-devleti kendini haraç mekanizması aracılığıyla yeniden üretmektedir.
Yeni rejim ve söylemsel taşıyıcıları, kâğıt üzerinde demokrasiyi savunmaktadır; ancak bu demokrasideki demos, hak sahibi olan ve hakları için mücadele eden aktif özne, yani yurttaş değil, kendisi için en doğruyu bilen partiyi/önderi seçimden seçime sandığa giderek onaylayan ve kendisine bahşedilen haklarla yetinen pasif özne, yani bir nevi tebaadır. Bu nedenle yeni rejimin bir “plebisiter demokrasi” niteliği taşıdığını söylemek çok da yanlış olmayacaktır.
Bu açıdan bakıldığında günümüz Türkiye’sinde parti/devlet özdeşleşmesinin 30’lar ve 40’lar Türkiye’sine hiç olmadığı kadar yakınsandığı söylenebilir. Örneğin, resmen olarak değilse de gayriresmî olarak valiler AKP’nin il başkanları gibi görev yapmakta, parti çıkarları doğrultusunda çalışmakta, parti-devletinin bürokratları olarak iş görmektedirler.10 Seçim dönemlerinde ise devletin bütün kaynakları ve olanakları partinin hizmetine sunulmaktadır. Örneğin kitleler AKP mitinglerine belediye otobüsleri aracılığıyla taşınmakta ya da diğer ulaşım araçlarından ücretsiz olarak yararlanmaktadırlar. Benzer şekilde bakanlar ya da milletvekilleri de parti mitinglerinde kamuya ait uçakları ya da helikopterleri kullanmaktadırlar.
Reklam
Cumhuriyet’in işaret ettiği başka bir şey ise vahyin yerini aklın ve bilimin almasıdır, bu açıdan 1923 bir aydınlanma devrimi olarak da görülmelidir elbette. Bu aydınlanma devriminin idealindeki “yurttaş” ise dinsel hurafelerin etkisinden sıyrılmış, hayattaki en hakiki mürşit, yani yol gösterici olarak bilimi benimseyen kadın ve erkeklere tekabül etmektedir.
Eyyyyy
Yeni Türkiye’nin kurucu unsuru AKP ise, seçimden seçime konuşması istenen bu “sessiz yığınlar”ı temsil eder ve konuşmayanlar adına konuşur. İronik olan şudur ki, Türkiye liberalizminin ve muhafazakârlığının o çok sevdiği kavramı kullanacak olursak, yeni rejim temsil edilemeyenleri siyasal alanda temsil etme ve onlar adına konuşma iddiasına rağmen “vesayetçiliği” muhafazakâr bir ideolojik düzlemde yeniden üretir. Bu sefer konuşanlar ve yönetenler muhafazakâr elitlerdir, temel fark ise bu elitlerin kendilerini “milletin adamı” örneğinde görüldüğü üzere elit olarak sunmaktan ısrarla kaçınırken en iyisini bilme iddiasını tekellerinde bulundurmaya devam etmeyi arzuluyor oluşlarıdır. Yani ortada aynı anda hem “biz size efendi değil hizmetkâr olmaya geldik” diyen bir “muhafazakâr popülizm” hem de örneğin “ayaklar baş olursa, kıyamet kopar” diyebilen bir “muktedir/efendi söylemi” vardır. Erdoğan’ın artık bir mizah unsuru haline gelen “sizden öğrenecek değiliz” ve “biz biliriz” kalıpları tam da bu tekel olma halinin mükemmel birer örneği olarak karşımızda durmaktadır.
27 Mayıs Anayasası Menderes istibdadından çıkarılan dersle gücü devlet organları arasında dağıtır, parlamentonun yanına senatoyu getirir, Anayasa Mahkemesi’ni kurar, kurumları özerkleştirir ve böylelikle kuvvetler ayrılığını garanti altına alıp, gücün tek bir partinin/kişinin elinde toplanmasını engellemeyi amaçlarken, önce 12 Mart sonra da 12 Eylül darbeleri bu gidişatı tersine çevirmeyi hedeflemiş, 12 Eylül Darbesi’yle de bu hedefe ulaşılmıştır.(24)
İktidar partisine oy verdiği sürece “milli irade” olarak adlandırılan sözünü ettiğimiz pasif özne, iktidarın hikmetinden sual etmez ve lidere biat eder, seçim mitinglerine ya da iktidar partisinin destek verdiği protesto eylemlerine katılır, egemenliği kayıtsız şartsız iktidara devreder ve tüm bunlar nedeniyle de yurttaştan çok tebaayı andırır.
111 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.