Onat Kutlar’ın ‘Gündemdeki Sanatçı’ adlı bir deneme kitabı var. Kutlar, Alleben Öyküleri’nden; Ülkü Tamer’i anlatırken bahsediyor. Bu öykülerde, ikisinin de doğup büyüdüğü şehir olan 1950’lerin Antep sokaklarında geziniyorsunuz.Ayrıca Kutlar; Ülkü Tamer’in: “İnsanın anayurdu çocukluğudur.” sözünden de yola çıkarak samimi bir üslupla yazdığı ‘Alleben Öyküleri’ndeki’ dört kısa öykünün sadece çocukluk hatıralarına değil de bir ömre bedel olduğunu anlatıyor ve hissettiriyor.Büyük bir keyifle okudum bütün öyküleri… Bu büyük şairin güzel öykülerini geçmişe yolculuk yapmak isteyen herkesin de okumasını isterim.
(…)
Çocukluk neresi?
Ülkü Tamer, Jorge Amado’dan alıntılıyor: “İnsanın anayurdu çocukluğudur.” Antep yolculuklarını, hatıralarını anlatırken “beni oluşturan en önemli öğelerden biri. Belki yok olup gitti çoğu. Ama içimde bir yerlere o zenginlikleri define gibi gömmüşüm. Onları yeniden çıkarıp keşfetme olanağını sağlıyor” diyor. Alleben Deresi, Antep ve çocukluk... Ülkü Tamer için bu üçü, iç içe akan ve İkinci Yeni’nin büyük şairini besleyen büyük, güçlü bir kaynaktır desek herhalde yanılmış olmayız.
Alleben neresi?
Anteplilerin iyi bildiği gibi Alleben, Antep’in içinden onu çoğaltarak geçen, kentin kültürünü biçimlendiren uzun ve güçlü Fırat Nehri’nin geçmişte “gürül gürül akan”, sonra sonra zayıflasa da Antepliler için önemini yitirmeyen kollarından biri.
Ülkü Tamer’ in en sevdiğim şiirlerinden birini de yorum kısmına bırakıyorum. Zülfü Livaneli’nin sesinden dinlemek de ayrı bir keyif…