Anima Mundi kitaplarını, Anima Mundi sözleri ve alıntılarını, Anima Mundi yazarlarını, Anima Mundi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yüzünüzün bir adı var, adında bir yazgısı. Yolun sonu herkes için aynı, düzen seyreliyor, düzensizliğe dönüşüyor. Kendi düzenleri ile yola çıkan enzimler, sonunda kendilerini kabul edecek hiç kimseyi bulamıyorlar.
Yakın bir arkadaşımın "bu kitabı okurken aklıma sen geldin" demesi üzerine okuduğum ve her sayfasında, her satırında gerçekten de kendimi bulduğum bir kitap oldu. Hem elimden düşüremediğim hem de her satırında hayatı birkaç dakika sorgulamama yol açması yönünden hayatımda büyük yer edinmiş kitaplar arasına girdi kendisi.
Anima MundiSusanna Tamaro · Can Yayınları · 2021551 okunma
“Şimdi anladın,” demişti bana son günlerinin birinde.
“Bu bir soru mu? diye sormuştum.
“Hayır, onaylama.”
“Neyi anladım?”
“En basit şeyi, sevginin ne olduğunu.”
“Peki, nedir?”
“Sevgi özendir.”
Ertesi sabah, onun istekleri doğrultusunda bedenini beyaz bir kumaşa sardım. Toprağa varana dek, epey kar, onu gömene dek de epey toprak kazmam gerekti. Çevresinde tüm ölü rahibe kardeşleri ve Andrea’nın huzursuz bedeni yatıyordu.
Bana okumam için bir kâğıt vermişti, bu Ermiş Francesco’nun basit duasıydı.
“Bağışlayan bağışlanır, ölen gerçek yaşama doğar” duasını okuduğumda gökyüzünden yeniden kar inmeye başladı.
Sana ayrıldığımız gün ne dediğimi anımsıyor musun? Senin yaşamın sanata adanmıştı, benimki eyleme. Kitaplardan bıkmıştım, her şeye kafa yormaktan usanmıştım. Yaşamı yöneten en güçlü yasanın ne olduğunu çoktan anlamıştım, karşı koymanın ya da kaçmamın yalnızca gülünç bir zaman yitimi olduğunu öğrenmiştim.
“Dünya kimdir?
Öfkeli bir el hareketiyle “Bütün çevremiz” der gibi bir el işareti yaptım havaya.
“Her zamanki kusurunuz, genelliyorsunuz” diye yanıtladı beni. “Dünya sizsiniz, benim. Dünya bizim vicdanlarımızın kat ettiği yoldur. Ben sizi yargılamıyorum ama siz beni yargılıyorsunuz. Benim yaşamımı bilmiyorsunuz ve beni gene de yargılıyorsunuz. Bana bir şey sorma gereksinmesini asla hissetmediniz, beni buraya neyin getirdiğini, benim geçmişimin ne olduğunu bilmiyorsunuz. Bu sizi ilgilendirmiyor. Benden tek istediğiniz, sizin huzursuzluklarınıza doğru yanıtlar vermem. Ben bunu yapmıyorum ya da sizin istediğiniz gibi yapmıyorum, bu yüzden siz bana bağırıyorsunuz, bu yüzden bu kadar öfkelisiniz. Bunun farkında mısınız?
"Şimdi anladın" demişti bana son günlerinin birinde.
"Bu bir soru mu?" diye sormuştum.
"Hayır, bir onaylama."
"Neyi anladım?"
"En basit şeyi, sevginin ne olduğunu."
"Peki, nedir?"
"Sevgi özendir."
Çok daha sık olarak unutulan da zekayı duyguya yoldaş kılmaktır. Alçakgönüllülük, merhamet olmadan zeka, bir canavara, kaçılması neredeyse olanaksız olan bir kafese dönüşmeye tutsaktır.
Hepimiz yalnızca insan olduğumuz için yanılıyoruz çünkü ancak belli bir noktaya kadar ileriyi görebiliyoruz, nesnelerin ötesine geçemiyoruz, ufukların ardını göremiyoruz, her zaman göremediğimiz bir karanlık köşe vardır. Kaymak genellikle ilerlemekten daha kolaydır.
Hepimiz çözülen bir yün yumağına doğru koşuyorduk, bu ufukta gayet iyi görülebiliyordu ama yine de insanların büyük bir çoğunluğu bu son yokmuşcasına davranmayı sürdürüyorlardı, şimdi genç, sağlıklı ve güçlüydüler. Sonsuza denk böyle kalacaklarını sanıyorlardı.