Ellerimi yumruk yapıp cebime sokuyor, gözlerimi yere dikiyor, yürüyordum. Yürümek acılarıma iyi gelmiyordu, tam tersine, bunları çoğaltıyordu; attığım her adım, bir akıl yürütme, bir yanıtsız soru demekti. Yüksek sesle konuşuyor, kendi kendime gülüyordum.