Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Arap Kaymakam

Orhan Koloğlu

Arap Kaymakam Gönderileri

Arap Kaymakam kitaplarını, Arap Kaymakam sözleri ve alıntılarını, Arap Kaymakam yazarlarını, Arap Kaymakam yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
208 syf.
9/10 puan verdi
Dili akıcı, cümleler ve diyaloglar güzel, tarihi siyah beyaz fotoğraflarla bezenmesi bir başka güzel. Okurken sıkılmayacağınız, gerçek olaylara dayanan, döneminin her açıdan fotoğrafını da iyi yansıtan, başarılı bir eser. Daha fazlasını bloğumda yazmıştım: hknkr.com/arap-kaymakam.html İyi okumalar. :)
Arap Kaymakam
Arap KaymakamOrhan Koloğlu · Aykırı Yayınevi · 201125 okunma
“İttihatçı – Hürriyetçi düşmanlığı kadar toplumumuza zarar vermiş başka bir şey var mıdır, Bilemiyorum. Onlar bizi mimledirler, biz onları mimledik ve sadece kendi kendimizi zayıflattık.”
Sayfa 84 - Aykırı YayıneviKitabı okudu
Reklam
Hani "delikli demir çıktı, mertlik bozuldu" diye bir deyim vardır. Burada da bedevilerin sürdürdükleri "Ortaçağ Kahramanlığı" nı uçaklarla tanklar sona erdirmişti. İşin en garibi İskenderiye'nin kapılarına kadar varan Almanların yenilmesine yeterince petrole sahip olmamaları sebep olmuştu. Oysa bir süre sonra, dünyanın en zengin petrol kaynaklarının üzerinde dolaştıkları ortaya çıktı.
Trablusgarp Amerikalılar, iç çatışmaların hala sürdüğü Cezayir, İtalya ve Yunanistan, Tobruk ve milliyetçi ayaklanmaların olduğu Mısır ve Süveyş İngilizler ve Fizan ise Fransızlar tarafından Orta ve Kara Afrika'yı kontrolde tutmak için üs olarak düşünüyordu. Libya'nın tarih boyunca hep Maşrıkla Magrib arasında bir tampon bölge rolünü üstlendiğini müsteşarım Kirkpatrick bir efsaneyle anlatmıştı.
Aslında Batı dünyası Yahudilere açık destek vermekteydi ve bu da Arapları Sosyalist Blok'a doğru itiyordu. Bu yüzden henüz petrol üzerine yerleşmiş olduğu bilinmeyen e kilometre kareye sadece iki kişinin düştüğü bir çölden ibaret olan Libya'ya Batılı'lar beklenenden fazla önem veriyorlardı.
Özgürlük anlayışının tabana erişemeyeceğini yaşayarak öğrenmiştim. Bunu yine ağalar, esnaf ve kentlerdeki bir kısım seçilmişler kullanacaklar, ne olduğunu, nasıl yararlanabileceğini bilmeyen halk ise onları vekil atayıp küçük çıkarlarla yetinecekti. Halka açılmak ancak bütün kadroların değişmesiyle mümkündü ki, bunun için de eskilerin tam tasfiyesi ve yeni bir kuşağın gelmesi gerekliydi. Oysa demokrasiye eski kadrolarla girme kararı alınmıştı bile.
Reklam
1911'dekinden farklı olarak artık ne Rumlar ve Ermeniler, ne de Arnavut ve Araplar Hürriyeçilerle birlikti. Herkes Türk'ten hesap sorma yarışındaydı, Hürriyetçiler de İttihatçılardan. Bütün sorumluluğu onların sırtına yüklemekle kendilerini temize çıkaracaklarını ve bunun avantajlı barış koşullarını getirebileceğini umuyorlardı.
O zaman kadar hep Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında bir çekişme olarak sunulan bu çatışmalar aslında milliyetçi bir kimliğe bürünmüştü. Balkanlardan bakınca Türklere karşı bir mücadele olarak görülüyordu. Kosava'dan İstanbul'a sonra da Anadolu'ya sığınan insanların hepsi Türk kökenli değildi. Bir çoğu Türk kültürü ve İslam dinini benimsemiş Sırp, Hırvat, Bulgar, Makedon, Arnavut, Yunan kökenli kimselerdi. Ama hepsine Türk deniliyordu. Açıkcası bu sözcük Müslüman anlamında kullanıyordu.
Jön Türklerin dinsiz oldukları hakkındaki propaganda İngiliz mekanizmalarınca Araplar arasında öylesine yayılmış, onların hırslı siyasileri de buna öylesine sarılmışlardı ki, bir zamanlar İslam'ın savunucusu diye ululanan Türklere artık İslam'ın düşmanı diye bakılıyordu.
İstanbul'da ibadetini evde yaptığı için bayram namazları dışında cami alışkanlığı bulunmuyordu. Üstelik İstanbul'da ibadetini muntazam yapıp yapmadığıyla da kimse ilgilenmezdi. Taşra halkı ise İstanbulluya biraz gavurlaşmış diye bakmaya alışmıştı. Kendileri de dinden bir sürü kaçamak yaparlar ama yine kendi deyimleriyle "şarabı besmeleyle içmeye" özen gösterirlerdi. Dolayısıyla dinle ilgisi kesilmemiş olduğunu ispatlaması gerekiyordu.
23 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.