Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Asılmayıp Beslenenler - Bir 12 Eylül Hesaplaşması 1

Ertuğrul Mavioğlu

Asılmayıp Beslenenler - Bir 12 Eylül Hesaplaşması 1 Sözleri ve Alıntıları

Asılmayıp Beslenenler - Bir 12 Eylül Hesaplaşması 1 sözleri ve alıntılarını, Asılmayıp Beslenenler - Bir 12 Eylül Hesaplaşması 1 kitap alıntılarını, Asılmayıp Beslenenler - Bir 12 Eylül Hesaplaşması 1 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Türkiye hiçbir konuda Avrupalılaşamasa da işkence yöntemleri ve cezaevleri ile artık Avrupalı sayılabilirdi."
12 Eylül öncesinde 45 milyonluk Türkiye’de 4 milyonun üzerinde sendikalı işçi varken, bugün bu sayının oldukça altında olunması, darbenin bu konuda bir ölçüde başarılı olduğunun kanıtı. Yine darbenin ardından kurulan YÖK, üniversitelerden solcu akademisyenlerin ve öğrencilerin kazınması amacı taşıyordu. Darbe ile beraber sendika konfederasyonlarının tamamı kapatıldı ancak sonrasında gerçekleşenler yine darbenin mantığı hakkında fikir veriyor.
Reklam
Kadın cezaevine geldiğinde dört-beş aylık hamile. Herkes doğacak bu bebek için içeride bir şeyler örüyor. Kimisi patik, kimisi yelek, kimisi kazak. Kadınlar koğuşunda müthiş bir hareketlilik. Tutuklular kendi aralarında çocuğun kız mı, yoksa erkek mi olacağı üzerine iddiaya giriyor. Kadın da çocuğunun olmasını çok istiyor. Fakat emniyette gördüğü işkenceler yüzünden psikolojik sorunları da giderek ağırlaşıyor. Hamileliğinin yedinci ayında sancılanıyor. Erken doğum belirtileri görülüyor. Tutuklular sabahlara kadar kapılara vuruyor ama ne gelen oluyor ne de giden. Doğum mecburen koğuşta gerçekleşiyor. Fakat göbeği paslı bir teneke parçasıyla kesildiği için bebek tetanos olup iki gün sonra ölüyor. Ben koğuşa bu olayın ardından geldim ve onu gördüğümde bebeğin ölümü nedeniyle çok daha kötüleşmişti. Gözlerini bir noktaya dikip öyle boş boş, kimseyle bir şey konuşmadan bakıyordu. Bu olay kadınların tümünde panik yaratmıştı. Çünkü sabaha kadar kapılara vurmalarına karşın doğum yapmak üzere olan arkadaşlarının hastaneye kaldırılmasını sağlayamamışlardı ve bunun bedelini de doğmamış bir bebek ödemişti.
"Ölümün normalleşmesi, yaşam sevincinin tükenmesi ve gelecek düşlerin körelmesi demekti. Ölüm normalleştikçe toplum tepkisizleşti, ülkeyi acılara boğanların eli güçlendi, önleri daha bir düzlendi. Bu gerçeklik, hiç kuşku yok ki, boyun eğen toplumun ortaklaşmış ruh haliydi."
“Önce kimliğini yok et ki, herhangi biri haline gelsin. Sağlığını boz ki direnme gücünü bulamasın. Onurunu çiğne ki, aynaya bile bakacak yüzü olmasın. Eğer bunları başaramadıysan canını al ki, bir daha sistemin başına bela olmasın..”
Reklam
Kitaplarımız, bir gece vakti, gözümüzün önünde varillere dolduruldu ve yakıldı. Kitapların, büyük yağ varillerinin içinde yanması saatler aldı. Gece boyu içimiz ezilerek, yanan kitapların dumanını kokladık. Ekim ayının soğuk bir gecesiydi. Askerler, alevlerin karşısına geçip ellerini ısıttılar.
Sağcı sendika konfederasyonu Hak-İş, kapatılmasından birkaç ay sonra 1981 yılında açılırken, yine devlet sendika konfederasyonu olarak bilinen Türk-İş, 1982 yılında Genel Kurul toplayacak duruma gelirken, DİSK’e aşağıdakiler yapılıyordu: 17 Eylül’de gözaltı süresi doksan güne çıkarıldı. DİSK yöneticileri ve üyeleri uzun süre yargıç önüne çıkarılmadı. Milli Güvenlik Konseyi, 18 Eylül’de yayınlanan 8 No’lu kararı ile DİSK’in taşınır ve taşınmaz mal varlıklarına el koyduğunu açıkladı. 11 Kasım’da DİSK üyesi sendikaların yönetimine sıkıyönetim komutanlarınca belirlenen kayyımlar atandı. 7 Aralık’tan itibaren 2364 sayılı Yasa ile tüm sendika üyelerini kapsayan Yüksek Hakem Kurulu uygulamasına geçildi. 12 Eylül’de gözaltına alınan altmış yedi DİSK yöneticisi tutuklandı. Aralarında DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk’ün de bulunduğu 52 DİSK yöneticisi hakkında idam cezası istemiyle dava açılacağı basına açıklandı. DİSK üyesi Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Kenan Budak, 25 Temmuz’da polis tarafından kurulan bir pusuyla sokak ortasında öldürüldü. DİSK Davası 24 Aralık’ta İstanbul Sıkıyönetim Mahke­mesi’nde başladı. Yüz altmış dosya birleştirildi, toplam sanık sayısı bin dört yüz yetmiş yedi, hakkında idam istenilenlerin sayısı yetmiş sekize çıkarıldı.
Selda Bağcan <3
Bir gün bizi havalandırmaya çıkarmış, ağızlarımız bantlı, ellerimiz kelepçeli soğukta sabahtan akşama kadar bekletmişlerdi. Selda Bağcan, o zamanlar bağımsızlar koğuşunun penceresinden bizi izlemiş ve çok etkilenmiş. Ertesi gün dilekçe vererek "Belki onlar gibi direnemem ama onların yanında olmak istiyorum," demiş ve yanımıza gelmişti.
Şimdi nasıl "terör suçlusu" tanımını icat ettilerse o zaman da siyasi tutsaklara askeri statü getirerek 13-1 talimatnamesi adı altında askeri kuralları dayatmışlardı. Her dönem saldırmak için bir gerekçe uyduruldu.
26 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.