Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk Ve Devrim Kuramları

Emre Kongar

Atatürk Ve Devrim Kuramları Sözleri ve Alıntıları

Atatürk Ve Devrim Kuramları sözleri ve alıntılarını, Atatürk Ve Devrim Kuramları kitap alıntılarını, Atatürk Ve Devrim Kuramları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir ülke, işçiye daha fazla pay verebilmek için, ulusal gelirinden öteki sınıflara, örneğin kapitalist sınıfa, ayırdığından daha az pay ayırmak zorundadır. Oysa, ülkeyi yöneten sınıf kapitalist sınıftır. Yönetici olan kişilerin, kendi arzularıyla, kendi paylarını sınırlamaları pek de beklenen bir gelişme değildir.
Bütün büyük liderler gibi, Mustafa Kemal Atatürk de «birleştirici» idi. Farklı sınıfları, farklı dinleri, farklı dilleri, farklı inançları, farklı meslekleri, hatta kimi zaman birbirlerine düşman olan insanları tek bir amaç çerçevesinde birleştirmişti: Türk Kurtuluş Savaşı ve sonra da Türkiye Cumhuriyeti. İdeolojiyi «birleştirici» olarak kullanan Mustafa Kemal tümüyle bu «birleştirici» işlevin bilincindeydi. Şu sözler ona aittir: «Bir içtimai heyet aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse, terakki, temeddün etmesine fenni imkan ve ilmi ihtimal yoktur.»
Sayfa 379Kitabı okudu
Reklam
Menim bamam bi dokto okumazsan sana iğne yapacasş
İlkeleri açısından sert, kişisel açıdan hoşgörülü ve bağışlayıcıydı. Atatürk hakkında anlatılanların vurguladığı bir başka gerçek, ilkelerinden ve özellikle devrimlerinden hiç ödün vermediği, buna karşılık, kişisel bakımdan hoşgörülü ve bağışlayıcı olduğuydu. Şu öykü gerek ilkeler, gerekse kişisel bağışlayıcılığı açısından ilginçtir: “Florya
Sayfa 171Kitabı okudu
Atatürk'ün «Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit (yol gösterici, aydınlatıcı) ilimdir, fendir.» sözü hem Türk Devriminin ruhunu, hem de ne denli pozitivizme dayalı olduğunu yansıtmaktadır. Atatürk Devrimleri'nin tohumlarının İttihat ve Terakki dönemindeki «batılılaşma» akımına dayalı çözümlerde yattığı anımsanırsa, pozitivizmin Türk toplumu içindeki sürekliliği daha iyi anlaşılabilir. Bilindiği gibi İttihat ve Terakki ismi bile özellikle o dönemin liderlerinden Ahmet Rıza'nın kişiliğinde simgeleşen bir pozitivizme bağlılığı belirtir. İntizam ve Terakki anlayışı giderek İttihat ve Terakki olmuş ve Atatürk'ün içinde yetiştiği ortamı büyük ölçüde etkilemiştir. (Akşit, 1980: 80). Yazı devriminden layikliğe, layiklikten milliyetçiliğe kadar hemen hemen bütün Atatürk devrimlerinin temelleri İttihat Terakki dönemine kadar gider (Lewis, 1968: 238).
İnsan vardır, düşünce üretir, kaba kuvvetten nefret eder. İnsan vardır, kaba kuvvetten başka bir şey bilmez.
Sayfa 269Kitabı okudu
Bir liderin karizması, toplumsal işlevi ile birlikte, ona yakıştırılan insanüstü ya da doğaüstü özelliklerde kişisel olarak da belirlenir. Burada önemli olan nokta, herkesin lidere yakıştırdığı bu insanüstü ya da doğaüstü niteliklerin varlığına liderin kendisinin inanmamasıdır. Çünkü, kendinde insanüstü ya da doğaüstü nitelikler vehmeden bir kişinin, liderliğin önde gelen niteliklerinden biri olan gerçekçiliğini koruyabilmesi olanaksızdır. Şimdi Mustafa Kemal Atatürk'ün karizmasına kişisel açıdan bakalım. Önce, Mustafa Kemal Atatürk'ün gerek doğal yetenekler, gerekse kendini bilinçli olarak hazırladığı sıralarda kazandığı özellikler açısından gerçekten bir insanın sahip olabileceği en üstün ve en seçkin niteliklere sahip olduğunu belirtmeliyiz. Burada, doğanın kendine verdikleri ile, kendi kendini hazırlarken edindikleri, tümüyle birbirini pekiştirmektedir. İşte gerçekten seçkin niteliklere sahip bir kişi olan Mustafa Kemal Atatürk, kazandığı zaferler ve başardığı işlerle de desteklenince, kolayca adeta mitolojik bir kişiliğe büründü. Gerek yaşarken, gerek yaşamından sonra, onun hakkında anlatılanlar, kişiliğinin bütünüyle «karizmatik» bir özellik kazandığının kanıtıdır.
Sayfa 152Kitabı okudu
Reklam
Öteki odalarda Başka başka resimleri Atamın Atatürk'üm, artık ömrüm oldukça Bu resminle karşımdasın!
İnsanoğlunun ileri çocukları, gelişmiş teknolojiye sahip toplumlardır. Atomu parçalayan, bilgisayarları üreten ve uzay teknolojisine geçen toplumlardır, insanlığın geleceğini belirleyen toplumlar. Oysa, insanoğlunun çoğunluğu azgelişmiş toplumlar biçiminde yaşamaktadır. Üstelik bunların önemli bir bölümü, yalnız «azgelişmiş» değil. «geri bıraktırılmış» toplumlardır. Yani, insanoğlunun bir bölümü, «gelişmiş ülke» adı altında, başka bölümlerini işgal etmiş ve sömürmüştür. Askeri işgal sonrası kurumlaşan ekonomik sömürü, «gelişmiş ülkelerin bir bölümünü iyice gelişmiş yaparken, sömürge ülkeler de geri bıraktırılmışlığın pençesinden bir türlü kurtulamamışlardır. Örneğin Hindistan halkı açlığın pençesinde kıvranırken, bu ülkeyi sömüren İngiltere, insanoğlunun önünde yeni ufuklar açan «endüstri devrimi»ni gerçekleştirmiştir. Böylece, tüm insanlığın malı olan, «endüstri devrimi>> nde doğu ülkelerinin de büyük payı olmakla birlikte, bu devrimin ürünlerinden en büyük yararı batı ülkeleri sağlamıştır. Teknolojisi ileri olan ülkeler, tüm dünyayı etkileri altına alır. Onların dilleri daha yaygın konuşulur. Kısacası, teknolojisi ileri olan ülkeler, öteki ülkeleri ideolojik açıdan da etkiler. Doğal bilimler de, toplumsal bilimler de daha çok bu toplumların girişkenliğinde ve öncülüğünde gelişir. Çünkü bu toplumların bilime ayırdıkları zaman, para ve beyin gücü, öteki toplumlardan daha fazladır. Sonuç olarak bu toplumların bilimsel üretimleri tüm insanlığı etkiler.
«Kemalizm'i memleketimizin ve bütün gelişmekte olan ve milli kurtuluş hareketlerini yapmış olan memleketler için 'en ileri' fikir sistemi olarak tedvin etmedikçe (derleyip toparlamadıkça) gençlik daima sağa sola bocalıyacaktır.»
Sayfa 423Kitabı okudu
Türk Devrimindeki karşı-emperyalist ilkenin, soyut ve lafta kalan bir ilke olmadığını, «düşman işgali» gibi son derece somut olaylara dayandığını belirtmeliyim. Kurtuluş Savaşı sırasında çeşitli görevlerde bulunmuş olan Halide Edip, Yunanlıların yaptığı zulmü incelemek ve saptamakla görevli bir komisyonda çalışırken, bir gözlemini şöyle
Sayfa 462Kitabı okudu
Reklam
“Yalnız ve yalnız bir şey düşünmeye mecburuz: O da memleketin halasıdır.”
Sayfa 337 - Halas: kurtuluşKitabı okudu
Atatürk bizim en büyüğümüzdür.' 'Atatürk bu milletin en yücesidir.', 'Türk Milleti asırlardır bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı..
Sayfa 221Kitabı okudu
“Çelebi Efendi, desene ki, yılanı koynumuzda büyütüyormuşuz.”
Sayfa 180Kitabı okudu
Hiç kuşkusuz, toplumları kesin ve net çizgilerle, «geleneksel-çağdaş», «feodal-kapitalist» biçiminde ayırmak son derece zordur. Her toplumdaki egemen üretim biçiminin yanında geçmişin kalıntıları ve geleceğin filizleri olarak, üç üretim biçimine ilişkin ögeler birlikte görülür. Ayrıca, geleneksel değerlerle, çağdaş değerler de aynı anda aynı toplumlarda egemenliklerini sürdürür. Çünkü toplumsal değişme, bir toplumun bütün kesim, sınıf ve kurumlarında, altyapısında ve üstyapısında eşit hızla oluşmaz. Bu nedenle de herhangi bir zaman kesitinde tüm bir toplumda tek bir üretim biçiminin, ya da tek bir özelliğin (geleneksellik gibi) saf olarak egemen bulunduğunu söylemek büyük bir yanlıştır.
Fransız Devriminin etkileri, Osmanlı'ya aslında çok çabuk gelmişti. İstanbul'da yapılan gösterilerde başlarına devrimin renkleri olan mavi-kırmızı şapkaları giyerek gös-teri yapanların durumu bunun en güzel belirtilerinden biridir. Oysa Osmanlı yönetimi, bu Devrim karşısında, Albert Sorel'in Avrupa hükümdarları için belirttiği aynı
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.