"Frankenstein'a benziyorum."
"Çok güzelsin."
"Saçı kuaförlük okulundan terk biri tarafından kesilmiş bir Frankenstein'a hem de."
Gözlerimiz yine buluştu. "Benim gözümde hiç şu ankinden güzel olmamıştın."
"Gözlerini bir doktora göstersen sen."
Hafifçe gülümsedi. "Sen de kafanı göster."
İhtiyaç duyduğumda gücüm beni sakinleştirecek biri gerektiğinde dostum kanunun önünde hep ondan aşağı olacağım bir dünyada dengim ve tanrılar biliyor ya hayatımın aşkıydı.
Beni sonsuza dek bekleyecekti tıpkı benimde onu bekleyeceğim gibi.
"Kimileri der ki hayat sana limon verirse limonata yaparsın. Fakat hayat sana canını okumayı aklına koymuş gözü dönmüş bir tanrı verirse savaşa hazırlanır cennete gitmeyi umarsın."
İhtiyaç duyduğumda gücüm, beni sakinleştirecek biri gerektiğinde dostum, kanunlar önünde hep ondan aşağı olacağım bir dünyada dengim ve tanrılar biliyor ya, hayatımın aşkıydı.
"Madem beni vurmayacaksın, ayağa kalkabilir miyim?"
"Dediğim gibi, hiçbir şey için söz vermiyorum," diye yanıtladı Aiden dudaklarında acı bir tebessümle."
Seth göğsünü şişirdi. "Sana sormadım."
"Ama kafanın arkasına namluyu dayayan benim."
"Iyi o zaman," diye homurdandı Seth.
.
.