Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı

Mustafa Armağan

Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı Gönderileri

Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı kitaplarını, Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı sözleri ve alıntılarını, Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı yazarlarını, Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Oryantalizmin yapısını çözmek
Özetle söylersek, Oryantalizm bir Avrupalı socius’un hem dekoderliğini yapmakta, hem de aynı zamanda onu yeniden kodlamaktadır. Böylece metropolitan Avrupalı özne imajı merkezde kalmak üzere dünya yeniden kurgulanmaktadır. Bu oyunda da bizlere kala kala Doğulu bürümcekler altında Batılı modern özneye imrenme ve taklitçilik rolü düşmektedir.
Geçmişe bakarken dehlizlerimizi kaplayan aynalardan akan görüntülerin kaçının sahte, kaçının gerçek olduğunu bilmemiz hemeninden mümkün olmuyor ne yazık ki. Geçmişe hep bugünden bakıyoruz ve zannediyoruz ki, bunu yaparken geçmişe doğru ilerleyen, giden biziz. Aslında her anın kendini tüketmesinde giderek hızlanan, tetiklenen bir şekilde üzerimize doğru gelen şeydir geçmiş. Zaman bize doğru akar ve bizi sürekli geleceğe doğru sürer. Bu kör akışa karşı icad ettiğimiz direnç duvarıdır bir yerde tarih ve hafıza. Onlarla zamanın akışına karşı koymaya çalışır, hissemizden sürekli alınan bugünün elimizde kalan parçaları ile daha doğrusu geleceğin ezilmemiş raylarıyla bir şeyler kurmaya çalışırız.
Reklam
Avrupa: Doğulu mu, Batılı mı?
Ama, en başta da şimdiki zamanın kendi kendisiyle çağdaşlığından kuşku duymak gerek. Jacques Derrida
Soru sormayı bilmeyen bir zihin, esir düşmeye mahkûmdur...
Sayfa 305 - TimaşKitabı okudu
İdeolojiler kendileri bir şey inşa etmezler. Hep başka bir yarım-gerçekliği sömürür dururlar....
Sayfa 217 - TimaşKitabı okudu
Amerika boş bir ülke değildi ki, "keşfedilsin". Aynı şekilde Amerika'ya "Yeni Dünya" denilmesi de yanlıştır, zira orada yaşayanların bakış açısı hiçe sayılmış oluyor. Yani bir Kızılderili için de "Yeni Dünya" Avrupa neden olmasın... ?
Sayfa 184 - TimaşKitabı okudu
Reklam
Dünyada bilinmeyen geçmiş dışında yeni bir şey yoktur....
Sayfa 112 - TimaşKitabı okudu
İngiltere oy hakkı
1832 yılında İngiltere parlamentosunda bir reform tasarısıyla gündeme getirilen ve o zamana kadar sadece şehirlerde oturan varlıklı erkeklere tanınan oy verme hakkını, yılda en az 10 sterlin vergi ödeyen şehirli erkeklere de tanır. Ne var ki, yer yerinden oynamıştır.( Tabi kadınlara oy verme hakkının çok sonra,20. Yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleştiğini biliyoruz.) Gerçi bu ciddi adım bile yetişkin erkek nüfusun %90'ından fazlasını demokratik sisteme katılmaktan mahrum bırakıyordu. Ancak bu kanunla "ilk kez sınai, ticari ve profesyonel üst sınıflara oy kullanma hakkı tanınmış oluyordu" Bu kadarcık hak bile nice müşkilatla geçmişti Avam kamarasından. Bacayı saran endişe şuydu: Ya bu 'barbar',ne yapacağı belli olmayan aptallar güruhu, 10 sterlinlik vergiyi ödeyip de oy verme hakkını kazanırlarsa.
#tarih
Mozambik'de hüküm süren Müslüman Şiraz Sultanı'nın,ilk karşılaştığı zaman meşhur Vasko da Gama'yı "Türk" zannedip kendisine bu yüzden hürmet gösterdiğini dahi biliyoruz.
15.yüzyıl sonlarında Hint ekonomisi, o sırada dünyanın süper gücü olan Çin ve son olarak Memlükler, yakınlarda da Osmanlılar tarafından handiyse komşu kapısı haline getirilmiş ve bölgenin ticari insiyatifi önemli ölçüde ele geçirilmiş bulunuyordu. Bu geniş coğrafyada "Osmanlı" kelimesinin karşılığı olarak "Türk" sözü, halk nezdinde muteber bir nesne haline gelmişti.
Reklam
Modernleşme
Modernleşme bizde, kendi babamızı kapı dışarı ederek yabancı bir babayı içeri buyur etme süreci olarak yorumlanabilir. O gelmesini beklediğimiz üvey baba ise eşikten içeri adım atmayacak kasar mağrurdur. Sadece gölgesini göndermiştir hanemize ve bizden tek isteği, kovalım veya kovmayalım, öz babamızı değil, kendisini dinlememizdir. Velhasıl bugüne kadarki sorunlarımız, özellikle de tarih alanında ki sorunlarımız, 'yanlış babayı dinlemek'ten ileri gelmiştir. Bu sahte babanın bizde anlattığı masalları 'tarih' diye kabül etmişiz ama eziyet edip dışladığımız öz babamızın kısık sesle ara sıra anlatabildiği kendi hikayemizden nefret etmek, en hafifinden kulak ardı etmek, bize dayatılan modernliğin ayrılmaz bir parçası sayılmıştır.
Sayfa 324
9. Yüzyıl Kurtuba'sında Hristiyan din adamlarının Arapça hüsnühat (hat sanatı) meşk ettiklerini (!) öğreniyoruz. Alvaro'ya göre, Kurtuba'da bulunan papazlar hattatlığa kendilerini o kadar kaptırmışlar ki, Tevrat ve İncil'i, hatta Kilise Babaları'nın eserlerini çoğaltma işini dahi ihmal etmeye başlamışlardır.
1867 yılında Sultan Abdülaziz Avrupa seyahatine çıkmış, böylece kendi hükümranlığı altında bulunmayan bir ülkeye resmen ayak basan İlk Osmanlı padişahı olmuştu. Bu seyahat Paris, Londra ve Viyana gibi Avrupa başkentlerini haftalar öncesinden hareketlendirmiş ve basın günlerce padişahı ve yanındaki Türkleri ( bunların içinde sonradan padişah olacak V. Murat ve II. Abdülhamid de bulunuyordu) konuşmuştu. İşte bu sırada Abdülaziz'in Paris'e gelmesinden etkilenen La Press adlı Fransız gazetesi, "Avrupa artık dünyanın merkezi haline geldi" diyebiliyor, "Doğu biziz! Aydınlık biziz!" Naraları atabiliyordu.
Neden bir Hindistan'ın Goa limanına çıkarma yapan Osmanlı, Viyana'yı kuşatan Osmanlı kadar yer almaz tarihlerimizde?
Bir televizyon programında emekli bir general "Osmanlı'nın Kafkas politikası yoktur" deyince kendisine sormuştum: Özdemiroğlu Osman Paşa'nın III.Murat dönemindeki Kafkas seferlerini biliyor musunuz? Osman Paşa'yı bile bilmediği ortaya çıkmıştı. Ayıp değil mi?Bir asker nasıl kendi tarihindeki bunca önemli işler yapmış bir başka askeri tanımaz? Ve tanımadığını da böylesine fütursuzca nasıl söyleyebilir?
287 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.