Ömer Seyfettin Türk edebiyatında yeri dolduramaz hikayecimiz. Yayıncı bilinmeyen hikayelerinin yer aldığı 2 kitaplık bir seri basmış. Okumuş olduğum kitap bu serinin ilk kitabı. İçinde yazarın bugüne kadar okumamış olduğum bir sürü hikayesi mevcut. Dili son derece akıcı ve sade. Bu özelliği ile her kesimden insana hitap ediyor. Bu kitaptaki hikayeleri 1902 ile 1911 arası yazdığı hikayelerden oluşuyor. Bu nedenle Osmanlı'nın son dönemine şahitlik ediyoruz. Bu devirdeki aile hayatı, sosyal hayat bolca tasvir edilmiş. Em beğendiğim hikaye ise kitaba adını veren Bahar ve Kelebekler . Hikayede bir nine ve torunu etrafında eski ve yeni çatışması resmedilir. Türk kadınının hak ettiği yeri alması gerektiği aktarılır. Mutlaka okumamız gereken klasiklerinden yazarın.
Alintilar
Çünkü kelebeklerin birer manaları vardı. Beyaz kelebek saadet, talih; pembe kelebek sıhhat ve afiyet; sarı kelebek keder ve hastalık; siyah kelebek felaket, matem ve ölüm demekti."
Allah'ın şüphesiz "istenildiği gibi"değil, "istediği gibi ' vermek en haklı bir hikmetiydi.
Şimdi düşünüyorum ki, hayatta bu mecbur ve şefkatsiz geçmişlerin hiç olmamış gibi geçişinde meydana gelen ne garip bir hiçlik, ne yok oluş düşkünü ve hayal dolu bir boşunalık, ne belirsiz, ne gizemli bir sürat var!...
Ah bu hayal gücü ne kadar mahzun ve tatlıdır, bilir misiniz?
Onu sevmekliğim o kadar umulmadık, o kadar olağandışı mıydı?
Unutmak, maziye kayıtsız kalmak, önem vermemek istiyorum. Fakat mümkün mü?.. Hislerimize, fikirlerimize üstün gelmeyi arzu etmek kadar masumane bir hülya olamaz.
Bir gül, bir gül... O kadar ihtiyacım var ki, bir gül, bir bahar çiçeği..