Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu

Necip Fazıl Kısakürek

En Eski Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu Gönderileri

En Eski Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu kitaplarını, en eski Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu sözleri ve alıntılarını, en eski Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu yazarlarını, en eski Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
226 syf.
10/10 puan verdi
''yokluk'' da yokluğu düşünmek mümkün müdür? ''yok'',unutmanın da hatırlamanın da olmadığı yer...öyle bir yer ki,orada ''yokluk'' da yok..maddeciler bununla bulur tesellisini...
Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu
Batı Tefekkürü ve İslam TasavvufuNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 19991,814 okunma
226 syf.
·
Puan vermedi
Yunan ve mitoloji sonrası İyonya mektebi; Tales, Aleksimandros, Aleksimen, Diyojenis batının ilk düşünen adamları... İyonya mektebinden sonra Ksenefon; milattan altı asır önce… Ksenefon'un sahip olduğu Ele mektebi ve bu mektebin esası panteizm... Ondan sonra Pitagor geliyor; adet, sayı mistiğini getirmiştir... Sonra bir akamet devresi ve ardından
Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu
Batı Tefekkürü ve İslam TasavvufuNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 19991,814 okunma
Reklam
Veli dua ediyor, diyor ki: "-Allah'ım, istiğfarlarımdan dahi sana istiğfar ederim!" Buyurun! Çünkü istiğfarda da samimiyet eksikliği var... "Ben bir daha yalan söylemeyeceğim, beni affet!" derken Allah'a en büyük yalanı söylüyoruz. Veli ise, böyle istiğfar ediyor.
Şimdi ruhi ve nefsani ahlaklar: Hudutsuz aşk, haya, merhamet, doğruluk, ihlas, ruhun başlıca vasıfları... Kibir, hırs, adavet, yalan, haset de nefsin vasıfları... Ve daha nice vasfı var...
Ve kendilerinin bir kaidesi vardı, hayatınızda bunu ölçü bilin!.. "Manasız sualin lüzumsuz cevabı"nı vermezlerdi. Ve bir sorunun cevabını da icap ettiği kadar verirlerdi.
O sahte mistikler mütemadiyen kendisini nefse eziyet etmek suretiyle bir yere götüreceğini zanneder. Bu derin nüansı da İmam-ı Rabbani halletmişlerdir. Nefse bu kadar şeriat dışı ceza vermek nefsi ters tarafından yine mükâfatlandırmaktır! Çünkü nefs hiçbir şey yapamayınca, bu defa o halin keyfine düşer. Ve o kadar incedir ki, bu mesele, nefse pay vermemek için namazı lezzetle kılmayı yanlışlık sayan büyükler bile vardır. Peki lezzetle kılmayıp da nasıl kılacağım?.. Vazife olarak yapmak lazımdır! Ne o, ne bu, her şeyin dışında, namaz, en büyük vazife... Bunlar halledilir nüasnlar değildir! Bedir, o Hind fakirlerinin, papazların hali?.. Evlenmemek, yememek, içmememek... Ashab'dan biri ramazan'da gölgede oturmuyor. Hem oruçlu, hem gölgeyi istemiyor. Allah'ın Resulü, hemen emrediyorlar: "Orucunu tut ve gölgede otur!"
Reklam
Yahudiler esrarlı mahluklar... (Kapitalizm)i o kurar, (Komünizm)i o yapar, sonra o yıkar. Şimdi Yahudi'yi şöyle, kısaca tahlil edelim: Biri bir adım ileri attırırsa, diğeri gelir, o adımı geri aldırır. Peki, nedir bundan murad? Hiçbir yerde birlik bırakmamak... Bâtılda bile buluşturmak istemez insanları... Yahudi budur; ve hak veya bâtıl, her birliğe düşmandır. Tek gayesi, gizli Yahudilik hegemonyasını kurabilmek için insanlığı bölmek, ufalamak, çözmek ve çürütmek...
(Rembo) mücerret fikri o hale getirmiş ki, ilahi azameti her noktada görür olmuştu. "En küçük bir teşbih yapsam çıldıracağım; o hale geldim" diye bir notu vardır. Bırakıyor edebiyatı, bir coğrafya cemiyetine aza oluyor, Afrika'ya geçiyor. Bir tek kelime mecaz, teşbih, istiare kullanmadan kuru kuru raporlar veriyor. "Güneş battı, yağmur yağdı, şu oldu, bu oldu" gibi.... Ve otuz sekiz yaşlarında bir hastalığa tutuluyor, Marsilya'da ölüyor. Ölürken son sözü şudur: "Allah Kerim.." Aynen böyle... Zira Afrika'da Araplarla teması olmuş, bu kadarını öğrenmiş... Evet "Allah Kerim" deyip ölüyor. Bir sözü, var... Bu söz ayarında bir söze rastlamadım ben hayatımda: "La vrais vie est apsante - Hakiki hayat namevcuttur!" Olmadı! (Apsante) namevcut demek değil... Olup da olmayan... Bütün bu hayatın (Rembo)ya verdiği his şudur: "Var" burada değil; burası, bir olanın işareti; ama o burada değil... (Paskal)ın da buna yakın bir sözü var. Pek basit, çok derin... Sözdeki derinlik, tumturaklı olmaktan uzak olduğu, tabiileştiği, kendi kendine içten geldiği vakit tecelli eder. Süslenen ve alayişli giyinen bir kadında olduğu gibi değil de, tabii çizgileri içinde görünen bir kadın gibi... (Paskal) diyor ki: "Nous mourrons seul- Yapayalnız ölürüz!"... Bu basit sözün ruhundaki derinlik hudutsuz...
Bir insan rehbersiz kalırsa, tamamıyla itikatsız, dayanaksız, mesnetsiz kalırsa, münhasır akılla nereye kadar gidebilir. Ve insan orada mahvolur. (Paskal) ondan sonra (Port Ruayal) isimli bir nev'i manastıra çekiliyor ve ömür boyunca orada, kendince ibadet ve eser yazmakla uğraşıyor. (Paskal)ın mücerret akılla vardığı son nokta şudur: "Bana Allah gerek; filozofların anladığı manada değil, haberini peygamberlerin getirdiği Allah..."
Varlık yokluk hakkında meşhur sözü var (Dekart)ın: "Mademki düşünüyorum, öyleyse varım!" Buna bir nev'i tahkikçi iman yolu da diyebiliriz. (Dekart)ın yanı başında, bütün Batının en büyük kafa telakki ettiği (Paskal) vardır. Birbiri ile yanyana dururlar. Ve birbirlerini idrak etmişlerdir. (Paskal) üzerine biraz duracağız. Bu adam evvela zekanın insanı tahrip edecek kadar üstün inkişafını ifade etmiş bir idrak... Marazi zeka... Dokuz yaşında riyazi kanunlar keşfetmiştir. Bugün hala çürütülememiş bir takım münhani(eğri) kanunları...Gitgide zekayı ve saf tefekkürü o hale getirmiş bir insan ki, artık zekanın kıymığı beynine batmıştır, aklın son merhalesinde...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.