Uzun bir aradan sonra kitap okuma fırsatı buldum ve bu yoğunlukta çerezlik kafamı boşaltacak bir kitap arıyordum, bu kitapla karşılaştım. Açıkçası ben kitabı beğendim, toz pembe bir aşk dünyası. İskoçya da geçiyor ama alışık olduğumuz o haşin İskoçyayi bulamıyorsunuz kitapta yine de güzel tarafları bu eksikliği kapatmıştı. Erkek karakterin ailesi çok güzel çok sıcaktı hiç böyle sevecen İskoç ailesi okumamıştım. Diğer kardeşlerinde hikayeleri var bulursam onları da okumak isterim çünkü hepsi çok tatlıydı. Kızımız ile oğlanın arasındaki aşkta sıcak ve tutkulu idi. Büyük entrikalar yoktu hikaye kolay okunuyordu. Mola vermek isteyenler için güzel bir hikaye, tavsiye edilir.
Gözleri doldu ama ağlamadı, zaten nadiren ağlardı. Gözyaşlarının ona yardım edemeyeceğini uzun zaman önce anlamıştı, hatta bu durumu daha da kötüleştirirdi.
Önceden başladığım sonra ara verdiğim ve nihayet bitirdiğim ortalama bir kitaptı. İndirimde aldığım bir kitap olduğu için memnunum çünkü alışık olduğumuz tarihi kurgular arasında en sıradan olanıydı bence. İyi de diyemem kötü de diyemem.
Kitaba büyük umutlarla başlamamıştım aslında ama beni şaşırttı. Gayet güzel bir İskoç aşkı okudum. Her şey dozundaydı. Diğer kitaplardaki gibi kadını yerden yere vuran, üstten bakan tutum bu kitapta yok gibiydi. Bu özelliğiyle dönemin İskoç kültürünü ne kadar yansıtıyor bilinmez ama Cavan'ın ve ailesinin bu sevecen tutumu hoşuma gitti. Cavan ve Honora'nın aşklarının gelişim hızı çok gerçekçiydi ne aşırı acele vardı ne aşırı bir yavaşlık. Her şey gayet dozundaydı. Normalde serilerin diğer kitaplarını okuma gibi bir huyum yoktur. Tek kitaptaki karakterlere bağlanırım diğerlerini okumaya gerek görmem ama bu seride diğer kardeşlerin hayatlarının nasıl olacağını çok merak ettim. Keşke diğer kitaplar da çevrilmiş olsaydı.
Bu kitapla yollarımız bir kitap fuarında kesişti ve okuduğum ilk tarihi aşk romanı oldu. Sonrasında onlarcasına öncülük etti. Yanlış hatirlamiyorsam bir seri kitabı olduğunu biliyorum ancak diğer kitapları
sanırım hala çevrilmedi. Bulunduğunuz çağdan uzaklaşmak isterseniz iyi bir tercih olabilir.
Savaşta dostun da düşmanın da korkudur. Kanında dolaşan, sana gücünü veren, sonuçlarını düşünmeden seni ileri atılmaya iten ve pençesine düştüğünde hiçbir şey hissetmemeni sağlayan korkudur. Sadece savunur ve hayatta kalmaya çalışırsın. Bu sayede o günün yaratıcınla tanışacağın gün olma ihtimalini görmezden gelip, ölenlerin çığlıklarını ve ölümün o iğrenç kokusunu duymazdan gelirsin.
Bazıları gri gökyüzünü bir kehanet olarak düşünebilirdi fakat o bunu böyle kabul etmedi. Honora bunu her şeyin guzel bir başlangıcı olarak düşündü, sonuçta yağmur dünyayı temizleyen ürünleri besleyen temel şey değil miydi? Ve ertesi günü güneş açıp yeni günü müjdelemez miydi?