En Yeni Ben Ozzy Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Ben Ozzy sözleri ve alıntılarını, en yeni Ben Ozzy kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ben de fabrikadaki işe girdim. Arkadaşım Pat'e müzik sektöründe iş bulduğumu söyledim. "Müzik sektöründe derken ne demek istiyorsun?" diye sordu. "Akort işleri," dedim belli belirsiz. "Ne gibi işler?" "Kendi lanet işlerinle ilgilen." Lucas Fabrikası'ndaki ilk günümde müdür bana içinde çalışacağım ses geçirmez odayı gösterdi. İşim taşıma kayışından gelen kornaları alıp miğfer şeklindeki makineye koymaktı. Sonra onları elektrik devresine bağlayıp tornavidayla sıkıyordum. "BAĞĞ, BOOO, Vİİİ, ARRH, BİİİİP." Bir günde akort etmemi bekledikleri korna sayısı dokuz yüzdü. Sayılıyordu, çünkü yaptığım her akorttan sonra bir düğmeye basıyordum. Odada beş kişiydik, yani odada aynı anda baagh'layan, booooğğ'layan ve biiiip'leyen beş tane korna vardı; sabahın sekizinden akşamın beşine kadar. O lanet yerden çıktığımda kulaklarım öylesine çınlardı ki kendi düşündüğüm şeyi duyamazdım.
Sayfa 48 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
O dönemlerde çalışan insanların kafası şu biçimde işliyordu: Alabildiğin kadar eğitim alırsın, bir yerde çıraklık kaparsın, sana berbat bir iş verirler, iş berbat bile olsa sen bundan gurur duyarsın. Bu berbat işi de hayatın boyunca yaparsın. Bu berbat iş her şeyindir. Birmingham'daki insanlar bu işlerden emekli bile olamazlar. Fabrikada ölüp giderler. Aynı lanet tuzağa düşmeden tası tarağı toplayıp buradan sıvışmam gerekiyordu. Ama Aston'dan nasıl ayrılacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Şu "Avustralya'ya göçme" işini denedim. ama on pauntluk ücreti ödemeye gücüm yetmedi. Orduya katılmaya bile çalıştım, ama beni kabul etmediler. Üniformalı herif çirkin suratıma bir kere baktı ve, "Üzgünüm, biz adam arıyoruz, yaratık değil," dedi.
Sayfa 47 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hepsi bu kadardı. Tek bir niteliğim bile yoktu. Sıfır. Kariyer için iki seçeneğim vardı: Ya amele olacaktım ya da amele. İlk yaptığım şey Birmingham akşam postasının arkasındaki iş ilanlarına bakmak oldu. O hafta okuldan ayrılanlar için özel bir bölüm bulunuyordu. Hepsine baktım sütçü, çöpçü, seri imalat bandı çalışanı, tuğlacı, sokak temizleyicisi, otobüs şoförü gibi işler- ve tesisatçılık işinde karar kıldım, en azından bir zanaattı. Bana bir zanaatım olmasa hayatta bir yere gelemeyeceğim söylenmişti. İsteğim işi elde ettiğimde yıl sonuydu ve hava soğumaya başlamıştı. Tesisatçıların bütün borular patladığında, soğuğun ortasında kıçları açıkta çalıştıklarının farkında değildim. Dışarısı eksi beş dereceyken, taşakların buruşana kadar rögar kapağının başında vakit geçiriyorsun. Bir hafta bile çalışamadım. Ama devam edemememin sebebi soğuk değildi. Yemek molasında elma çaldığım için işten kovulmuştum. Eski alışkanlıklar zor ölür.
Sayfa 45 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Bu, sigarayla yaşadığım tek kötü deneyim değildi. Bu olaydan kısa bir süre sonra başka bir akşam, Lodge Caddesi'ndeki evimizde kendi odamda sigara içtiğimi hatırlıyorum. Sonunu sabah içebilmek için ucundan koparmıştım. Birkaç saat sonra öksürerek uyandım. Her yer duman olmuştu, Lanet olsun, evi yaktım, diye düşündüm! Ama yere baktım ve kül tablasındaki sigaranın yanık bile olmadığını gördüm. Bilmediğim şeyse babamın bardan eve biraz neşeli gelmiş ve evin içinde sigara içmekte olduğuydu. Ama sigarasını söndürmek yerine kanepenin üzerine düşürmüştü. Yastıklardaki tüm süngerler için için yanıp o korkunç kara dumanı eve salmışlardı. İlk yaptığım şey alt kata, oturma odasına koşmak oldu. Babamı akşamdan kalma bir hâlde ve suçluluk duygusu içinde buldum. Annemin gözlerinden yaşlar akıyordu ve benden daha fazla öksürüyordu. "Jack Osbourne," dedi tükürükler arasından. "Sen burada ne halt ed..." Ardından öyle şiddetle öksürdü ki takma dişleri ağzından fırladı ve camı kırıp dışarı uçtu; dışarıdaki dondurucu soğuk alevlerin âdeta bir şenlik ateşi gibi harlanmasına neden oldu. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Neyse, annem bahçeye dişlerini almaya gittiğinde babamla yangını söndürmeyi bir şekilde başardık. Ama ev haftalarca kötü koktu.
Sayfa 43 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Başka kızlar da oldu, ama çoğunlukla aramızda bir şey geçmedi. Hoşlandığım bir kızın başka bir erkekle yanımdan geçip gitmesinin ne kadar acı verici olduğunu kısa sürede öğrendim. Buna katlanmaya çalışmak da hiç eğlenceli değildi. Bir keresinde Perry Barr'daki Crown & Cushion'ın önünde bir hatunla buluşma ayarlamıştım. Saat yedi buçukta buluşma yerine vardığımda deli gibi yağmur yağıyordu ve kız orada değildi. Kendime, "Yarım saat içinde burada olur," dedim. Bu yüzden sekize kadar bekledim. Ortalarda gözükmedi. Yarım saat daha süre verdim. Hâlâ yoktu. Saat ona kadar yolunu gözledim. Sonunda kendimi çok üzgün ve reddedilmiş hissederek kös kös eve geri döndüm. Şimdi ben de bir baba olduğum için, elbette o zaman neden böyle saçmaladığımı düşünüyorum; öyle bir yağmurda kızımı okuldan bir çocukla buluşmaya ben de göndermezdim.
Sayfa 42 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Okulda bir Romeo sayılmazdım kızların çoğu deli olduğumu sanırdı- ama bir süre için Jane adında bir kız arkadaşım oldu. Yolun yukarısındaki kızlar okuluna gidiyordu. Onun için deli oluyordum. Fena hâlde. Ne zaman onunla buluşacak olsak, önce okuldaki erkekler tuvaletine gider, saçımı sabunla arkaya yatırırdım; bu yüzden kız havalı biri olduğumu düşünüyordu. Ama bir gün yağmur yağmaya başladı ve ben kızın yanına vardığımda kafam köpük banyosu gibi görünüyordu, tüm o sabun alnımdan gözlerime akıyordu. Bana sadece bir kere baktı ve, "Sen ne halt ediyorsun?" dedi. Terk edildim. Anında. Kalbim fena hâlde kırılmıştı. Birkaç sene sonra onu Aston'daki bir kulüpten çıkarken gördüm, yüzünden düşen bin parçaydı. Acaba onu bu kadar üzen neydi?
Sayfa 42 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnanılmaz bir şey, değil mi? Kapı komşunuzdan birkaç santim uzakta yaşıyorsunuz, ama haklarında hiçbir şey bilmiyorsunuz.
Sayfa 40 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Lodge Caddesi 14 Numara o kadar da kötü değildi. Ama mutlu, lanet bir aile yuvası da değildi. Başlangıç olarak, annem Delia Smith değildi. Her pazar mutfakta yemek hazırlamak için ter dökerdi, hepimiz sonuçtan ölesiye endişe ederdik. Ama şikâyet edemezdik. Bir keresinde lahana yiyordum ve tadı sabun gibiydi. Jean yüzümdeki ifadeyi görünce göğsüme bir tane vurdu ve, "Sakın bir şey söyleme," dedi. Ama ben cesurdum ve lanet olası bir lahana zehirlenmesinden ölmeye niyetim yoktu. Tam bir şey söylemek üzereydim ki babam bardan geldi, paltosunu astı ve yemeğe oturdu. Çatalını aldı, lahanaya sapladı, kaldırdı ve ağzına götürürken ucunda sarkan bir tel yumağı gördük. Tanrı yaşlı annemin taksiratını affetsin, bulaşık süngerini pişirmişti. Hepimiz kusmak için tuvalete koştuk. Başka bir keresinde de annem haşlanmış yumurtalı sandviç hazırlayıp paketlemişti. Paketi açtığımda içinde sigara külü ve biraz da kabuk vardı. Teşekkürler, anne. Tüm söyleyebileceğim, okulda çıkan yemeğin hayatımı kurtardığıdır. Yemek, berbat eğitimin keyif aldığım tek küçük parçasıydı. Okul yemekleri adeta sihirliydi. Ana yemek ve ardından tatlı vardı. İnanılmazdı. Bugünlerde bir şey alıyorsun ve, "Bunda iki yüz kalori var," ya da "Aman, bunda sekiz gram doymuş yağ var," diye başlıyorsun. O zamanlar siktiğimin kalorisi diye bir şey yoktu. Tabağında sadece yemek vardı. Ve yanlış hatırlamıyorsam hiçbir zaman yeterli miktarda değildi.
Sayfa 37 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Okulda beni dövmeyen tek çocuk Tony Iommi'ydi. Benden bir sınıf üstteydi ve herkes onu tanırdı, çünkü gitar çalıyordu. Beni hiç dövmedi, ama yine de ondan korkardım: Benden iriydi, yakışıklıydı ve tüm kızlar ondan hoşlanırdı. Üstelik onu kimse dövemezdi. Adamı yere seremezdiniz. Benden büyük olduğu için birkaç kez hayalarımı tekmelemiş ya da sopayla vurmuş olabilir, ama daha fazlası olmamıştır. Okulda onunla alakalı olarak en iyi hatırladığım şey, yılbaşı hediyelerimizi okula getirmemize izin verdikleri gündür. Tony parlak kırmızı elektro gitarını getirmişti. Hayatımda gördüğüm en havalı şey olduğunu hatırlıyorum. Daima bir enstrüman çalmak istemişimdir, ama ne ailemin bana bir tane alacak parası oldu ne bende öğrenecek sabır. Bendeki dikkat süresi beş saniyeydi. Ama Tony gerçekten iyi çalıyordu. İnanılmazdı, tam da o yetenekli tiplerden biriydi; bir gayda verseniz birkaç saat içerisinde size bir blues riffi çalmayı öğrenirdi. Okuldayken Tony Iommi'nin ileride ne olacağını hep merak ederdim. Ama yollarımızın tekrar kesişmesi için birkaç yılın daha geçmesi gerekiyordu.
Sayfa 35 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Nihayetinde aklıma bu hırpalanmalardan kurtulmanın bir yolu geldi. Oyun alarındaki en iri çocuğu buldum ve onu güldürene kadar etrafında palyaçoluk yaptım. Böylelikle benim arkadaşım oldu. Cüssesi lanet bir tuğla evle Snowdon Dağı arasında bir yerdeydi. Eğer ona kafa tutmaya cüret ederseniz okul yemeğinizi on beş gün ila bir ay süreyle pipetle yerdiniz. Ama derinlerde bir yerde kibar bir devdi. Ahbap olduğumuz anda o serseriler yakamı bıraktılar, ki bu çok iyi oldu, çünkü kavga etmek konusunda da okumaktaki kadar berbattım.
Sayfa 35 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
91 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.