Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Binbir Renk Binbir Çiçek - Yaşar Kemal'li Anılar

Arif Keskiner

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Kimi çekemeyenler ya da kitap okumayanlar, onun çok uzun yazdığından, kitaplarının kalınlığından söz eder; kimi de bir karıncanın yürüyüşünü on sayfa, bir kelebeğin uçuşunu yirmi sayfa anlattığından... Hatta bazen can dostu Ara Güler gibi, şaka yollu da olsa, "Adam öyle yazoor ki abi, bir damla gözyaşı, otuz sayfada yere zor düşoor" diyenlere de rastlarsınız. Oysa ben onun, bir çavlan gibi coşkulu akan diline, zengin Türkçesine hastayım. Onda, sözcükler dans eder doğayla... Dile gelir... Kanatlanır uçuşur... Türkü olur, bozlak olur, ağıt olur...
Reklam
Vera Nazımı anlatıyor: Biliyor musunuz? O hala bu evde. Birlikte yaşıyoruz. Ben öldüğünü sanıyordum, yanılmışım. Görüyorum ki o benden ayrılmamış. Bu kadar yıl geçmesine rağmen hala bir yerlerden çıkıveriyor. Bazen tabloların tozunu alırken bir kağıt parçası düşüyor yere. Eğilip alıyorum. Bakıyorum. Bana yazılmış bir şiir. Bazen eskimiş bir koltuğun kılıfını değiştirirken, koltuğun içinden çıkıyor karşıma; Üç beş satır halinde. O zaman anlıyorum ki Nazım gitmemiş. Hala Burada. Benimle birlikte.’’Ben ölmedim, beni unutma’’ demek istiyor sanki. Ben nasıl unuturum ki onu? Nazım’ı anlamak o kadarda zor değil benim için.
Sayfa 262Kitabı okudu
Bu gün etrafımızda hala yoksulluk, açlık,sefalet yaşanıyorsa hem de dünyada çok zengin olduğu halde, insanlık için bir yüz karasıdır düşüncesinde. Bir insanın başka bir insanı aşağılaması, bir ülkenin, bir toplumun başka bir toplumu aşağılaması, bütün insanlığın aşağılanması değil de nedir? Farklı kültür ve renkte olan Küba’da sordum: ‘’Bir rengin başka bir rengi aşağılamasının cezası nedir?’’ diye ‘’Devrimin en ağır cezası verilir’’ dediler.
Sayfa 241Kitabı okudu
Nedim Şener; Ben, ‘’Haksızlık ortaya çıkacak, hukuk işleyecek ve adalet gerçekleşecek, kısa süre içerisinde evimize gideceğiz’’ diye düşünürken,7-24 Mart arasındaki iki haftada,içine düştüğümüz karanlık iyice koyulaşıyordu.Savcı Öz’ün uygulamaları ve ülkeyi yönetenlerin açıklamaları,durumumuzun, ucunda ufak da olsa bir ışık bulunan bir tünelin başında olduğumuzu değil,dibi karanlık bir kuyunun içine düştüğümüzü gösteriyordu. …İşte o koyu karanlık günlerde,aslında ne olduğumu ve neyin içinde olduğumu anlamaya çalıştığım o günlerde, yazar Yaşar Kemal’in ÇGD’nin verdiği onur ödülü törenine gönderdiği ve orada okunan yazı kendime gelmemi sağladı. Bu yazı,aslında beni kim olduğumu, neyle karşı karşıya kaldığımı,korkularımı, korkularımla nasıl baş edeceğimi, ve bu karanlığın içinden onurumla nasıl çıkacağımı anlatıyordu. Düştüğüm koyu karanlık ve soğuk kuyunun içinde bana umut veren küçük bir işaret parçasıydı.Kaç kez uyumadan önce yatağımda o yazıyı okudum.
Sayfa 238Kitabı okudu
17 Ocak 1902’de Selanik’te dünyaya gelen Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963’te Moskova’da, memleketine hasret hayata gözlerini yumduğunda 61 yaşındaydı. Son Paris yolculuğundan sonra, ölüm korkusu sarmalına girdiği kış gecelerinin birinde Nazım, ülkesinin özlemiyle ilgili bir vasiyette bulunmuştu Vera’ya. Bakın ne demişti o
Sayfa 304Kitabı okudu
Reklam
Can yücel, bir zamanlar babasının büyük isminden rahatsız. Ne dense orada burada konuşup duruyor. Yaşar Abi, bir gün ona diyor ki: ‘’Bak Can,sen babanı iyi tanımıyorsun,Ben senden daha iyi tanıyorum.’’ O sıralar Cumhuriyet gazetesinde çalışıyor Yaşar Abi. Hasan Ali Bey de emekli olmuş, yazılarını ona götürüyor. Oturuyor sohbet ediyorlar; çok
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.