" Lia neşeyle yer, başını geriye atarak saçlarını savurur. Bu ağacın altında yaşanan Buda'nın aydınlanması değildir ama Enrico aynı şekilde mutludur. Yeğeni biraz daha kalabilir, mevsim güzeldir ve Enrico onun istediği şekilde kızarmış balıklardan onu asla mahrum bırakmaz."
1886 yılında İtalya'da doğan Enrico tüm hayatı bu basitlikte yaşamaya çalışır, anlarda kalarak, anı derinlemesine yaşayarak.1. Dünya Savaşı"ndan kaçmak için Arjantin'e giden gemiye binerken aklındaki en önemli kişi Carlo'dur. Carlo onun için " içimdeki tüm boşluğu doldurması ve dünyam olması gereken, aradığım şey olan arkadaş" tır, ömür boyu. Carlo genç yaşta ölse de, Enrico hep onun arkadaşlığının izleriyle yaşar. İki dunya savaşında pek çok dostunu, akrabasını kaybeder, rejim değişikliginde hapse atılır, varlıkları elinden alınır. Yine de aynıdır Enrico; onun için önemli olan derinlemesine yaşamak, Carlo'nun arkadaşlığından kalan anılar, Carlo'nun kızkardeşi Paula'ya duyduğu gizli aşk ile ilgili düşünmektir.
Bütün bunlar şiirsel bir dille anlatılır. Diyebiliriz ki; bu metnin en önemli özelliği daha ilk satırlardan bu diliyle okuyucuyu içine çekmesidir. Dilin olanakları, zenginliği (çeviriden şikayetçi olmama rağmen, çok fazla terim, çevrilmemiş dipnot ile açıklanmış cümle, terim var) okuma zevkini katmerlendirir. Özellikle denizden bahsedilen neredeyse tüm bölümler olağanüstüdür. Bu dille deniz dünyanın icinde kendi başına ayrı bir dünyadır.
Kısa ama güçlü bir metin. Farklı bir çeviriyle daha mutlu olurdum, yine de etkileyiciydi.