Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han

Talha Uğurluel

Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han Sözleri ve Alıntıları

Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han sözleri ve alıntılarını, Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han kitap alıntılarını, Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bugün Ortadoğu'da sınırları cetvelle çizilmiş hangi Arap ülkesi huzur içindedir? Zorlama ile kurdurulan Ermenistan'da yaşayan Ermeniler ne kadar mutludur? İslam dünyasının tam ortasına suni bir biçimde kondurulmuş olan İsrail ve Yahudi toplumu bu durumdan memnun mudur? Koca bir hayır! Çünkü hepsi de birilerinin menfaatleri doğrultusunda kullanılmış, velinimetleri Osmanlı'ya karşı ayaklandırılmış ve bu bölgelere yerleştirilmişlerdir. Huzur onlar için Kaf Dağı'nın ardındadır artık.
Gladstone eline Kuran'ı Kerim'i alarak kabinedekilere göstermiş ve: "Eğer bu kitabı Türklerin elinden alamazsak onları asla yenemeyiz," demişti.
Reklam
"Osmanlı tarihinde en çok eser vücuda getiren padişah kimdir?" sorusuna eminim birçok kişi "Kanuni Sultan Süleyman" diyecektir. Ancak cevap "Abdülhamid Han"dır. Anadolu'yu ilçelerine, köylerine kadar karış karış gezen biriyim. Hiçbir Osmanlı padişahı karşıma Abdülhamid Han kadar sık çıkmamıştır. Bugün Türkiye'nin birçok il ve ilçesinde ya kaymakamlık ya belediye binası ya prestijli bir okul ya bir cami, han, hamam onun eseridir. Toplumun kılcallarına bu derece ustaca inebilmek kolay olmasa gerek.
II.Abdülhamid'in kızı Ulviye Sultan küçük yaşından beklenmeyen bir zekâya sahiptir. Abdülhamid Han bu ilk göz ağrısına pek düşkündür. Onu alır, türlü kıyafetler giydirir, bu şekilde fotoğraflarını çektirir. Yıllar birbirini kovalar, küçük Ulviye yedi yaşına gelir. Ulviye Sultan her zaman olduğu gibi bir gün ders dönüşü annesinin odasına gelir.
Sayfa 76 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
şuna ihtiyacımız var: Bir kişinin bir yanını severken diğerinden vazgeçmek zorunda olmadığımızın farkında olmak.
Reklam
Evlat acısı bambaşka bir şeydir. Dünya üzerindeki hiçbir acı ile mukayese edilemez.
Sayfa 78
İnsana sadakat yakışır görse de ikrah, yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah.
Sultan II. Mahmud döneminden itibaren Osmanlı padişahları artık Topkapı Sarayı'nda yaşayamaz olmuşlardı. Bunda II. Mahmud Han'ın Topkapı'da yaşadığı darbe travmasının da etkisi vardı, artık iyice eskimiş ve modern yaşantıyla uyuşmayan Eski Saray ortamının da. Artık, Boğaziçi'inde inşa edilmiş ahşap sahil saraylarda hüküm sürüyorlardı. Sultan Abdülmecid Han babasının ahşap kasırlarının yerine Dolmabahçe Sarayı'nı inşa ettirecekti. Sultan Abdülaziz Han ise Beylerbeyi ve Çırağan Saraylarını...Bu İki hükümdar döneminde devlet bu yapılardan yönetilmişti. Ancak Şehzade Hamid Efendi denize nazır bu binaları hiçbir zaman sevememişti.Evet, o güzelim Boğaz'ın yanındaydılar. Ön cepheleri son derece gösterişliydi. Osmanlı'ya "hasta adam", "kadavra devlet" diyen Avrupalılara, çok da güzel cevap veriyorlardı ama Sultan Abdülhamid, o mütevazı kişiliğiyle bu mekanlardan rahatsız oluyordu. Suyun dibindeki bu binalardan rahatsız olmasının bir başka sebebi daha vardı tabi. 1876 yılında bir gece operasyonu ile Dolmabahçe Sarayı'nda denizden nasıl sarıldığını; amcasının dönemin darbecileri tarafından yaka paça nasıl tahttan indirildiğini kanı donarak takip etmişti. Müslüman, bir delikten iki kere sokulmamalıydı. Her yanı zafiyet dolu bir mekan, ileride dünyayı karşısına alacak bir kişinin yönetim merkezi olamazdı.
Sayfa 51
"NATO toplantısı için Fransa'ya gidecekti Menderes. Kulağına birtakım şeyler gelmekteydi. Osmanlı soyunun bir kısmının Fransa topraklarında son derece kötü şartlarda çalışmak durumunda kaldıklarını haber almıştı. Hemen Paris Büyükelçisi'ni yanına çağırıp Fransa'daki Osmanoğulları hakkında bilgi sordu. Başkonsolosun bu konuda hiçbir bilgisi yoktu. Hemen talimat verdi, 'Sana yirmi dört saat mühlet! Ya Osmanlı ailesinin adresi ile ya da istifanla gelirsin.' Yetkililerin etekleri tutuşmuştu, kısa sürede hanedan ailelerinin adresleri bulundu ve Başbakan Menderes'e iletildi. Başbakan bu sahipsiz aileleri görmek, hangi şartlarda yaşadıklarını anlamak istiyordu. Gördükleri karşısında vicdanı kanamıştı. Sultan Abdülhamid Han'ın eşi Müşfika Kadınefendi 80 yaşındaydı o günlerde. Kızı Ayşe Sultan da 60'larında. Fransızlara ait bir bulaşıkhanede çalışmakta, Fransızların bulaşıklarını yıkayarak geçinmeye çalışmaktaydılar. Gözyaşlarına hâkim olamayan Menderes Müşfika Kadınefendi'nin ellerine sarıldı ve dudaklarından şu sözler döküldü, 'Anne ne olur affet bizi, geç geldik!"
Sayfa 242 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
... Gördüğüm o ki İslam dünyası birkaç isim üzerinde hemfikir olmuş. Kalbine bu kişilerin sevgisini alabildiğine yerleştirmiş ve bu kişilere ciddi anlamda saygı duyar hale gelmiş. Onlardan biri Selahaddin Eyyubi, bir diğeri II. Abdülhamid Han. Biri Kudüs' ü almış, diğeri de vermemiş. Biri bize ait mukaddeslerin kazanımı için hayatını hiçe saymış, diğeri bu mukaddesatın kaybedilmemesi için her şeyini ortaya koymuş.
Sayfa 6
Yıldız Suikastı
Ayşe Sultan, manzaranın vahameti karşısında gözlerini kapattıklarını; yerlerdeki parçalanmış atları, insanların perişanlıklarını anlatmaya dillerin kifayetsiz kalacağını bildiriyor. Babasının arkasından Yıldız'a çıkan Ayşe Sultan haremin kapısında annesi tarafından karşılanır. Tabii herkes ağlamaklıdır. Herkesin aklında Abdülhamid Han ve onun
Sayfa 215 - Timaș YayınlarıKitabı okudu
Bugün Ortadoğu'da sınırları cetvelle çizilmiş hangi Arap ülkesi huzur içindedir? Zorlama ile kurdurulan Ermenistan'da yaşayan Ermeniler ne kadar mutludur? İslam dünyasının tam ortasına suni bir biçimde kondurulmuş olan İsrail ve Yahudi toplumu bu durumdan memnun mudur? Koca bir hayır! Çünkü hepsi de birilerinin menfaatleri doğrultusunda kullanılmış, velinimetleri Osmanlı'ya karşı ayaklandırılmış ve bu bölgelere yerleştirilmişlerdir. Huzur onlar için Kaf Dağı'nın ardındadır artık.
Sayfa 207 - Timaș YayınlarıKitabı okudu
Enteresan bir toplumuz hiç ayarımız orta kararımız yok. Bir kişiyi ya bir anda göklere çıkarıyor ya da anında yerin dibine sokabiliyoruz.
Ziya Paşa
Kalkın ey felah-ı vatan (vatanı kurtarıcılar) dediler, kalktık; herkes oturdu biz ayakta kaldık.
Sayfa 233 - TimaşKitabı okudu
436 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.